İşte olay bu; şike-şaka, teşvik-tehdit, hepsi hava cıva... Varsa yoksa futbol... Sade vatandaş için sevda bu, hem de delicesine bir sevda, ölçüsü yok! "Yok" diyorum, çünkü "sevdiğini dövüyor", "dövdüğünü seviyor" bu ülkenin insanı. Bir dakika önce, o harika çalımıyla rakibini boşa çıkarıp, penaltıya mahkûm eden Emre Belözoğlu'nu ıslıklarla protesto eden o tribünler, İtalyanların 'şikeden mahkûm olan' Paulo Rossi'yi milli maçlarda "Viva İtaly" diye nasıl bağırlarına bastıklarını bilseler, acaba Milli Takım kaptanını dün gece protesto ederler miydi, hayır! İşte Kaptan, soğukkanlılık içinde attığı penaltı golüyle o protestoculara fiilen "profesyonellik" dersi verdi. Bravo Kaptan Emre, sana bu ülkenin ihtiyacı var. Lütfen, kimse kendini hâkim ve savcı yerine koyup da futbolumuzun ar damarını sorgulamasın! Lütfen, iyi niyet gösterip, ülke futbolumuzun ürettiği büyük değer sahadaki 15 milyon euroluk, kramponlu diplomat Arda Turan'ı görmeye çalışsın... O yeter. Atletico Madrid sevdası, hayırlı uğurlu olsun sevgili Arda! Yetmedi mi, Boğaz'ın Boğa'sı Kazım'a baksın. Güç, inanmışlık ve golcü yeteneğinin hakkını versin. Aferin Kazım! Kaleci Sinan Bolat, Gökhan Töre ve Serdal Kesimal'a baksın. "Kazanım" görüp, anlasın. Aferin çocuklar, bu ülkeyi "özel maç" sancısından çıkarıp, göğsümüzü kabarttığınız için. Estonya; "Evire çevire yendiğimiz takım. Skorun ne önemi var?" diye düşünebilirsiniz. Doğru. Ama unutmayalım; bu takım, 2014 Dünya Kupası elemelerinde Türkiye'nin rakibi. Sağ olasın, Guus Hiddink, Oğuz Çetin ve Engin Hocam, Türk Telekom Arena'dan bizlere "10 numara" bir Milli Takım heyecanı verdiğiniz için.