samdan
camii
hayirli-ramazanlar

41.Yıl Spor'un Zirvesi Semineri

A -
A +

TSYD'nin geleneksel spor yazarları eğitim semineri sebebiyle geçen hafta Antalya'daydık. Yoğun yağışlar ve sel afeti yüzünden Limra Hotel'nin dışına çıkıp o güzelim beldenin tadına varamadık. Ama iki güne sıkıştırılan seminerin de keyfine doyamadık. Seminer, öncekilere nazaran meslektaş ilişkilerinin gelişmesine büyük katkı sağladı. Bu sayede uzun süredir bir araya gelemeyen spor yazarları buluşup, dostluk tazelediler. Ancak, ''41.Yıl Spor'un Zirvesi Semineri''nde yine de eksikler vardı Şahsen gözlerim; bu mesleğe bir ömür veren ustaları aradı. Gazeteyi arka yüzünden okutmayı başaran Nemci Tanyolaç ve kurmay kadrosu neden yoktu, bu seminerde? Bu insanların, bugünün spor yazarlarına verebileceği hiçbir mesleki değer yok muydu? TMOK'un da yönetim kurulunda olan Erdoğan Arıpınar'ın tecrübelerinin kıymetsiz miydi? Filenin sultanlarını ancak Avrupa ikincisi olduğunda fark eden bugünün spor yazarlarına; Nejat Altav, Değer Eraybar, Tankut Antikacıoğlu, Zeki Kuban, Cengiz Tokgöz ve Enver Bağlarbaşı gibi voleybol duayenlerinin anlatacağı bir şeyleri yok muydu? Profesyonel boksa Sinan Şamil Sam gibi bir ağır sıkleti armağan eden Türkiye'de, bugünkü kadar madalyaya yakın değilken bile boksu manşetlerden düşürmeyen; Orhan Ayhan, Talay Erker, Ergün Emek ve Hayati Telgeren'in söyleyecek hiçbir sözleri yok muydu? Ata sporumuz güreşte ona yakın kitap yazan Ali Gümüş ustanın, Cihat Soysal'ın, İlker Ateş'in hatta Kazım Kanat'ın güreş, Ergün Hiçyılmaz ve Atlan Tanman'ın bisiklet, Hıncal Uluç, Kenan Onuk ve Cüneyt Koryürek'in atletizim, İhsan Topaloğlu, Necip Kapanlı, Doğan Ersavaş'ın basketbol, Mesut Baran'ın yelken yazarlığının incelikleri üstüne söyleyecek bir şeyleri yok muydu? Etik sorgulaması yapan Öcal Uluç ağabeyimin, meslekte ''kimlik'' ve ''kişilik'' adına verdiği kavga yüzünden bu seminere davet edilmemesi ne kadar etik ve ne akıla hizmetti? Uzatmayalım... Antalya'daki seminer, bize bugün spor yazarlığı içine düştüğü tablo konusunda bir ayna tuttu. O da şu: Bizler, ne yazık ki; ''Spor ve spor yazarlığının özünden uzak''t#yız ve Erman Toroğlu-Bülent Yavuz atışmasının gölgesinde kalan bir mesleğin temsilcileriyiz. TSYD Başkanı Onur Belge aksini iddia etse de maalesef bu böyle... Keşke hep birlikte bunun aksini söyleyebilsek. Her şeye rağmen teşekkürler başkan... Belki, tespitten hareketle, seneye Kapadokya'da plânladığınız seminerin gününü de içeriğini de geniş tutarsınız. Toroğlu sözünde dur Naci Arkan dün kısmen değindi... Ben ise, TSYD seminerinde hem Hürriyet'in spor müdürü sevgili Esat Yılmaer'e hem de spor yazarları için kendi gazetesi Hürriyet'te, ''Yalancı... Sahtekar... Hıyar... Ulan...'' gibi aşağılayıcı ifadeleri uygun gördüğü öne sürülen Erman Toroğlu'na ''Bu ne demek?'' diye sordum. Onur Belge başkanın yanında Toroğlu bana, ''Ben böyle bir ifade kullanmadım. O üç gün süren yazıyı da Portekiz'de olduğum için okuyamadım. Gidince hemen okuyacağım, böyle bir şey varsa gereğini yaparım'' dedi. Esat da, Toroğlu gibi yazıyı okuyamadığını itiraf etti. Bu durumda, Erman Toroğlu'na düzeltme yapmasını beklediğimi ve işin takipçisi olacağımı söyledim. O da hem bana hem de Turgut Koloğlu'na yaptığı açıklamada yanlışlığı düzelteceğine dair söz verdi. Ama aradan bir hafta geçti... Erman, TV'lere çıktı, yazı yazdı ama hâlâ Antalya'da verdiği sözü yerine getirmedi. Unutmuş olabilir, diye bir iki gün daha bekleyeceğim. Eğer Erman'dan yine ses çıkmazsa... Bu defa, ''Yalancı kim?'' diye soracak ve Toroğlu'na ''Kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz'' sözünü hatırlatacağım. Tatlı su kurnazlığı G.Saray için yorumlar dinliyorum, tatlı su kurnazlığında. İsimlerin ve resimlerin üstünde dans ediyor, insanlar. Başkaları neyse de, anlı şanlı Hıncal Uluç ustaya yakıştıramıyorum. Bakın ne diyor usta? "Fatih Terim yalnız adam!" Yapma Hıncal ağabey, sen yapma bunu!.. Bizim 6 ay önce ortaya attığımız bir tezi, 6 ay sonra bugün yeni bir şeymiş gibi allayıp pullayıp gündeme taşımak maharet mi? Kaldı ki, G.Saray'ın problemi, sadece bu da değil. Ekonomik kriz... Kısıtlı bütçe! Transfer çıkmazı! Ağırlaşan fiziki şartlar... Takımın performansından çok stada endekslenen dikkat yoğunlaşması... ..ve en önemlisi; kaybolan "G.Saraylılık" anlayışı ile zayıflayan "Sevgi-saygı" bağları... Bunları düzeltmeden G.Saray'ı ayağa kaldırmak mümkün mü? Keşke, mümkün olsa... Sonunda fark ettiler Kulağının üstüne yatan bizim spor medyası, motor sporlarının ne ballı bir şey olduğunun sonunda farkına vardı. Öyleki; bazı gazeteler, sayfa sayfa ekler vermeye başladı. Ne de olsa, işin reklamı, getirisi bol. Son bir ayda showroomları ziyaret edenlerin sayısı tam 7 misli artmış. Şimdi, hem gazeteler kazanıyor hem de otomobil firmaları... Allah bereket versin. Sağol Engin Az daha umudumu yitiriyordum. G.Saray'ın fotoğrafını net ortaya koyan bir yazı okuyamayacağım diye... Sağolsun bizim Engin Atay. Türkiye Gazetesi'nde kaleme aldığı "Büyük Oyun" başlıklı yazısıyla merak edilen her şeye bir güzel açıklama getirdi. Meğer; Özhan Canaydın başkanın üstüne ne büyük oyunlar dönüyormuş... Sağol Engin... Mehmet Özal'ları fark edebilmek Türk güreşinin medarı iftiharlarından biri olan Mehmet Özal, bana boksun efsanevi ismi Muhammed Ali'yi hatırlattı. ''Kelebek gibi uçup arı gibi sokmak'' sloganıyla dünyayı spor için sabahlatan M.Ali'yi... Akademik bilgi, nezaket, zarafet ve sunum ustalığı... Ne ararsanız mevcut Mehmet Özal'da. Ama, bizim spor medyası da, spora yatırım için futbolun etrafında pervane olan iş adamlarımız da böyle bir değerin ne yazık ki farkında değil. MIHLAMA İyi niyetle yapılan her şey, eksik de olsa güzeldir. Bu sebeple daha iyisini yapabilme şansı verdiği için eksik yapanlara teşekkür etmeliyiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.