samdan
camii
hayirli-ramazanlar

Aferin Hakan'a

A -
A +

Ersun Yanal'a kızalım mı yoksa onun için üzülelim mi? Bir operasyon yaptı, ülke ayağa kalktı. "Hakan Şükür'e bu yapılır mı?" Doğrusu, ben de sindiremedim bu operasyonu içime. Ama sorarım size, "Tek ve tam yetkili" olarak göreve getirilen Yanal'ın "reform" adına kafasındaki doğruları uygulaması hakkı değil mi, elbette hakkı. O halde, bundan daha doğru bir zaman ve Kazakistan'dan daha müsait bir rakip olabilir mi, bu operasyon için? Ersun hoca da yetkisini kullanıyor. Ama Türkiye ne yapıyor? Eline testi verip, suya gönderdiği çocuğunu döven Nasrettin Hoca gibi Yanal'a tüm hıncıyla yükleniyor. Fakat bir tek Hakan sağduyusuyla şöyle sesleniyor Türkiye'ye. "Bu tartışmayı daha fazla büyütmeyin. Önemli olan Türkiye'nin başarısı!" Bravo Hakan Şükür! Tekke'yi de bunaltmayın Milli Takım'da Fatih Tekke için sanki Hakan'ın alternatifiymiş gibi bir hava estiriliyor. Bu çok yanlış ve zararlı. Çünkü Fatih ayrı, Hakan ayrı. İkisinin de özellikleri farklı. Fatih'e Hakan muamelesi yapmak ancak Tekke'yi bunaltmaktan başka bir işe yaramaz. Ayrıca şunu herkes bilmeli ki, Ersun Yanal'ın sisteminde Fatih Tekke'nin Hakan'ın yerini doldurmak diye bir ödevi asla yok. Olimpiyat şehri İstanbul Olimpiyat uğruna yapmadığımız kalmadı. Kanun çıkardık. Trilyonlar toplandı fonda. 16 yılda bir kaç tesis yaptık. Olimpiyat Stadı, yüzme havuzu, Olimpiyat Evi ve Ahmet Cömert Spor Salonu gibi. Pekii, bunları yaptık diye olimpiyat verdiler mi İstanbul'a, hayır. Pekii, bir kaç tesis daha yaparsak verirler mi, yine hayır. Pekii mesele ne? Tesis değil, anlayış, hayat tarzı. İyi bakın İstanbul'a... Çevre düzeni ne durumda? Hava kirliliğini çözmüş mü? Konaklama ve telekomünikasyon kapasitesini aşmış mı? Kara, deniz, hava ve raylı ulaşım ne durumda? Daha önemlisi "Olimpik insan" ne halde? Kriterleri uzatmak mümkün ama uzatmayacağım. Çünkü, "Olimpik insan" yetiştirelim derken "özümüzü" kaybediyoruz. Otobüslerde yaşlılara, hastalara, hanımlara yer verenlerin sayısına bakın, bir elin parmakları kadar kaldı mı? Size, İstanbul'dan iki haber vereyim. Ne zaman kar ya da yağmur yağsa İstanbul'da hayat duruyor. Dün de yağışlı bir gündü. Sabah 08.00'de Üsküdar'dan yola çıktık, tam 11.45'te Yenibosna'ya geldik. Diyeceksiniz ki, sadece siz mi trafiğe takıldınız, bütün İstanbul yaşadı o sıkıntıyı. Doğru. Diyeceğim şu, yağmurla birlikte yollar gölete dönmüş. Şişli sular altında ama bu semtte musluklardan bir gram su akmıyor. Olacak iş mi bu demeyin, maalesef oluyor. Bu havada, iki öğrenci bindi minibüse. Şoföre 20 milyon lira uzattılar. Şoför küplere bindi, "Hemen inin, bu saatte o parayı nasıl bozacağım?". "Bu yağmurda indirilir mi insan?" diye tepki gösterdik şoföre, aldırmadı, bastı gaza. O da ne? İki kilometre sonra göletin içinde kalmaz mı araba!.. Herkes indi minibüsten. Yürüye yürüye geçtik göleti. Şoför bas bas bağırıyor, "El verin de şu arabayı itelim" diye. Kimse dönmedi geri. Düşünün, bizim insanımız için sıradan vak'a haline gelen bu durumu bir Alman, bir Fransız ya da İspanyol yaşasa "Olimpiyat istiyoruz" diyen İstanbullular'a ne cevap verir? Büyücüler işbaşına Yanal "Futbol bir akıl oyunu" diyedursun... Futbol dünyamızın kelli felli adamları F.Bahçe'yi büyücülerin şampiyon yaptığını iddia ediyor. "Yine F.Bahçe kalesinin önünde tavuk kanadı ve okunmuş şeker bulunmuş! O büyü olmasa F.Bahçe maçı kaybedecekmiş!" Yapmayın, etmeyin beyler!.. Eğer, gerçekten F.Bahçe'yi büyücüler şampiyon yapıyorsa, o zaman Daum'a, Alex'e, Van Hooijdonk'a, Tuncay'a ve Rüştü'ye ne gerek var? Söyleyin Aziz Başkan'a, onca transfer yerine bir büyücüyü kadroya alsın, olsun bitsin.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.