Hayalimiz var... Tutkumuz var... Hedefimiz de var ama ciddiyetimiz az... Böyle oyun karakteri oturmamış bir takım nasıl etkileyici olur, maalesef ''takım'' gibi ''takım'' olamıyoruz. Ve böyle durumlarda devreye Arda gibi yıldızlar veya onun gibi bireysel yıldızlar giriyor. İyi ki varsın Burak!.. Sen de olmasan, 2012 Avrupa hayali yerine pişmiş aşa su katacak ve hüsranın üstüne ''çorba'' diye içecektik. Neyse; o beraberlik golünü attın da biraz olsun nefes aldık. Oh be; bıçak sırtında hâlâ Avrupa rüyası görüyoruz ya, işte ben buna helâl olsun derim. Maç bitmeden Türklerin aşkı bitmez!.. *** O ne fena bir başlangıçtı öyle? Hiddink'in tribüne gönderdiklerine değil, sahadaki on bire takıldı gözüm. Daha oyun kuramadan, hatta top bile tutamadan dünya ve Avrupa üçüncülüğü olan bir takım golü yer mi? Yedik, oturduk olacak iş mi şimdi bu? Hayır ama biz buyuz ve bunu hep yapıyoruz. Maçın başında bir gol yiyor, kasılıyoruz. Sonra yüreğimiz buz kesiyor ve didinip duruyoruz ki, vaziyeti kurtaralım. İşi başından sıkı tutsak da zoru kolay kılsak olmaz mı? Hayır, artık bu bizde hastalık olmuş; son anda toparlamak giden maçı... Yahu; futbolun sadece oyun değil de ciddi bir iş olduğunu ne zaman fark edecek bizim millilerimiz? Yediğimiz gol o kadar şok edici ki; anlamakta zorlanıyorum. Oysa Belçika, Chadli ile daha ilk anda sağ kulvarını hızlı tren hattına çevireceğinin sinyalini verdi. Ama onu Çağlar mı sezecek, yoksa önde basmayan Arda mı? İşte bu tür konsantrasyon hatalarına devam edildiği için, Ogunjimi gibilere şok golün zemini hazırlıyor. Artık bundan bir ders alalım beyler. Yoksa bu kronik ciddiyetsizlik yüzünden çok çekeceğiz. George Lekeens'in o genç Belçika'sını gördünüz mü? O ne inanmışlık ve o ne yürekten mücadeleydi öyle. Simons ve Defour'lu çift ön liberolu Belçika'nın ataklarına yön veren Witsel'in, Hazard'ın oyun zekasını gördünüz mü? Diyecektim ki, tam nazara geldi, Belçikalı yıldız penaltıyı yıldızlara gönderdi de yüreğimizin yağlarını eritti. Oh be!..