Üzerinden aylar geçti... Hâlâ, taptaze duruyor belleğimizde.... "12 Dev Adam!.." Kiminle konuşsak, aynı şeyi söylüyor... Bir şiir gibi... Bir emir gibi... Hâlâ beyinlere komut üstüne komut yağdırıyor, "12 Dev Adam": "Büyük düşün!.. Okyanuslara açıl!.. İçindeki potansiyeli ortaya çıkar!... Ülkene ve insanına lâyık ol!" Geçelim... Sporla sponsoru, sporcuyla sporseveri kaynaştıran önemli bir projeydi, Avrupa Şampiyonası'nı tanıtım amacı güden 12 Dev Adam filmi.. Ama, maksadını aştı, basketbolumuzun ve iş dünyamızın ilk defa okyanuslara açılmasını sağladı!... Tıpkı... 70'li yıllarda, TRT'nin ekrana getirdiği "Beyaz Gölge" dizisinin ülkemizde bıraktığı etki gibi... Hatta, onun da üstüne koyarak, basketbolumuzun uluslararası platformdaki yerini bulmasını sağladı, "12 Dev Adam!" Yediden yetmişe... Türkiye bu sayede ilk defa, bir final coşkusu yaşadı. Başarmanın güzelliğini, baraşıyı paylaşmanın mutluluğunu tattı... Ama.. O güzelik, başka projelerle desteklenmediği için alevlenen hayaller saman alevinde söndü! Şimdi... Gelecek için yeni düşler kuruyoruz!.. Pekii... Bu hayallerin neresinde işadamlarımız?.. Nerede, geçmişte atasporuna kucak açanlar? Güreşimizi ayağa kaldıran, Avrupa Kulüpler Şampiyonu Tofaş'a n'oldu? Reşit Karabacak gibi, Fevzi Şeker gibi şampiyonlar yetiştiren Simtel nerede? Nerede, Muharrem Atik gibi sporla bilimi kaynaştıran teknik adamlar? Nerede, sporun anası atletizmi Türkiye'de ayağa kaldırmak için Şişe Cam'ı zorla bu işin içine sokan Cüneyt Koryürek gibi yürekli idareciler? Faaliyette mi, 80'li yıllarda kurulan Türk Atletizm Vakfı? Nerede, o vakfa karşı bayrak açanlar ve vakfın varlığını sürdürmesi için mücadele edenler? Niye çıkmaz, Turgay Demirel gibi nice spor yöneticisi Turgaylar?... Nerede Turgut Özal gibi sporu özünden sahiplenecek, sporcuyu kanatları altına alıp akıl verip, yol gösterecek siyasetçiler? "12 Dev Adam" benzeri projeleri üretecek beyinlerimiz, nerede? ...Ve, nerede "sistem?" Protokol tribününde yer kavgası yapan siyasetçilerimiz, bir gün rahmetli Özal gibi düşünebildiler mi? Futboldaki, özerklik reformunun arkasını bir başka sporda getirebildiler mi? Dönemin futbol adamları Yusuf Namoğlu ve Samet Aybaba'yı hatta, Mehmet Esenceli, Reşit Karabacak ve Mehmet Güçlü gibi şampiyonları kanatları altına alıp, her fırsatta "Aman ha, Simtel ve onun gibi kulüplerin kapanmasını engelleyin... Türk güreşine yazık olmasın!" diye akıl veren rahmetli Özal'ı, "Spora siyaset karıştırıyor" diye topa tutan kalemler, şimdi popülaritesi olmayan sporun ve sporcunun yanına uğramayan siyasetçilerden hoşnutlar mı? Geçelim? Minderde... Ringde... Havuzda.. Podyumda.. Pistte... Sporun yapıldığı her yerde, başarı ödüllendiriliyor... Amerikalı'sı, İngiliz'i, İspanyol'u, Fransız'ı, İtalyan'ı, Çinli'si, Japon'u, Rus'u hem devlet, hem de özel sektör tarafından el üstünde tutuluyor!.. Boy boy posterleri bilboardları süslüyor... Televizyonlar, gazeteler, dergiler... Nereye baksanız, onlar birer kral gibi karşınızda duruyor... Ama, bizim şampiyonlar!.. Boynu bükük, şampiyonadan şampiyonaya hatırlanmayı bekliyor!.. Sahi, Hamza Yerlikaya, Halil Mutlu, Şeref Eroğul, Bülent Ulusoy, Ayşe Kil, Bekir Aydın ve diğer şampiyonlar niye yaptılar bu işi? Unutulmak için mi?