Ne gül ne de kadife, Gürcistan'da bu defa ay-yıldız devrimi yaşandı. Tiflis'te gün boyu yağan yağmur, akşam Lokomotiv Stadı'nda A Milli Takımımız'ın futbol fırtınasına dönüştü. Tolga'nın fırsatçılığı, Fatih'in ustalığı, Yıldıray'ın yarım devrelik ölümcül deparları, sihirbaz Emre'nin ikinci yarıdaki şovu, Ersun Yanal'ın taktik dehâsı, kritik gecede koca bir zafere dönüştü. Hemen belirtelim... 4 gün önce Yunanistan karşısında koz helva gibi dağılan Gürcistan takımı, dün bize karşı aslan kesildi. Sanki Dünya Kupası'nda final oynar gibi hırslı, istekli, alabildiğine sert ve bir o kadar da mücadeleciydi. Gerçi bu zor oyunun sinyalini 3 gün önce Fransız teknik adam Alain Giresse, "Türkiye maçı her bakımdan farklı oynanacak" diye haber vermişti. Michel Platini'nin de izlediği maçta Gürcüler göze girmek istiyorlardı. Ama iyi bir kontratak takımı olan Gürcistan'ın hesaba katmadığı bir şey vardı, o da hücum ve denge stratejisi içinde çıktığı maçlarda çok hata yapmaları ve çok pozisyon veriyor olmalarıydı. Nitekim, Milli Takımımız'ın rakip alanda kurduğu her baskı, Gürcü kalesi için ya gol ya da tehlike oldu. Özellikle şu - şu futbolcu diye ayırmak istemiyorum. Ay-yıldızlı formayı giyen her oyuncu yürekten oynadı; galibiyeti hak eden bir futbol ortaya koydu. Fakat Fatih Tekke golleri ile öne çıktı. Onu dün bu kadar güzel oynatan Emre, Gökdeniz ve Necati'ye ayrı bir yer açmak istiyorum. Sonuçta Arnavutluk maçından sonra Gürcistan karşılaşmasını da kazanarak gruptaki iddiamızı daha da kuvvetlendirdik. Daha da farklı yenebilirdik. Ancak Danimarka, Yunanistan ve Ukrayna maçları öncesi bir gerçeği vurgulayalım... Yıldıray ve Emre, bu takımın "olmazsa olmazları." Her ikisi de oyun kuran büyük silahlarımız. Bir diğer önemli tespitim de şu... Çok basit savunma hataları yapıyoruz. Yediğimiz gol, bunun işareti.