Aradan kaç gün geçti ama hâlâ tüylerim diken diken!Kanun kar etmiyor; 5149, 6222 ve 6250... Hatta Ceza Kanunu.
Kanunun her türlüsü mevcut bu ülkede ama futbol aşkı uğruna hayatının baharında bir genç, metrobüs durağında bıçaklanarak öldürülüyor.
Söyleyin, bunun neresinde aşk?
Nasıl bir kindir, insanı katil olacak kadar çıldırtan şey?
Öldürülen sadece Burak Yıldırım mı, hayır!
O gencin şahsında dağ gibi bir gelecek ve futbol aşkı "katlediliyor" Burak'la birlikte.
"Katl" ifadesi zatıma ait de değil Gençlik ve Spor Bakanı sayın Suat Kılıç'ın vehameti özetleyen cümlesinden alınmıştır.
Bitmedi!... Aynı gece bir grup fanatik, - onlara 'taraftar' demeye dilim varmıyor - İHA ve Habertürk'ün naklen yayın araçlarını hurdaya çeviriyor.
Ne "Dur" diyen var, ne de dinleyen.
Beyler, bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?
Fanatizm boyut değiştiriyor fiilen, holiganizm normalmiş gibi sıradanlaşıyor.
Bir gece öncesi Beşiktaş'ta alkol duvarını aşanlar oraya buraya, en sonunda polise saldırıyor.
"Polis ne yapıyor?" demeyin...
Malum CMUK'ten beri polisimizin de eli kolu bağlı, sert ve katı tutum pozitif profile bıraktı kendini.
Fakat ne kadar sabretseler de son çare onlar da biber gazından medet umuyorlar. Ne yapsınlar başka ki?
"İnsana biber gazı mı sıkılır?"
Doğru sıkılmaz.
Ama insana sıkılmaz, insanlığını yitirmiş olanlara değil!
PTT 1. Ligi'nde Göztepe - Linyit Tavşanlı maçında da yanıcı, yakıcı ve yaralayıcı maddeler yağmur gibi sahaya yağıyor. Bu ne hal?
Uzatmayalım... Bir çılgınlıktır almış başını gidiyor.
Heyhat!.. Nereye bu gidiş?
Söylenecek söz çok ama kelimeler boğazımda düğüm düğüm.
Yutkunuyorum. Çünkü burası Patagonya değil, benim güzel ülkem Türkiye!
Dikkat! Bu ülkede oyunlar bitmiyor.
Sağ - sol olmadı, alevi - sunni, o da olmadı Türk - Kürt!
Kim bilir belki de son tezgâh futbol üstünden oynanıyor.
Beyler, içinde bulunduğumuz coğrafyaya dikkatlice bakın.
Sınırlarımızdaki ateşin kıvılcımları ülkemize sıçramış durumda.
Reyhanlı içimizde bir acı.
Sabrımız taştı taşacak.
Koca dünyada sanki yalnızlaştırılmaya çalışılan bu ülkenin insanları futbol için birbirini mi boğazlamalı?
Şeren, Aysal ve ..
Futbola dair iyi niyet ve beklentilerim "bitti bitiyor" derken, üç harika şey oldu.
İlki Hüsamettin Acar'ın Turgay Şeren ile mazideki G.Saray - F.Bahçe - Beşiktaş rekabetini anlatan müthiş röportajıydı. Okurken; "Gün günü aratır" Hadis-i Şerifi'ni hatırladım.
İkincisi Ünal Aysal Başkan'ın "Utanıyorum" diye başlayan demeci...
Sonuncusu da Drogba'nın pedogojik ders niteliğindeki söylemiydi. Demek ki, futbol aleminde hâlâ düzgün giden şeyler var. Küçük de olsa bir umut taşıyorum içimde.
İŞTE SPOR İŞTE DOSTLUK
Volkan - Sabri - Meireles arasındaki çirkin örneğin aksine G.Saray ve F.Bahçeli kürekçilerin Fethiye'de "işte dostluk işte spor" dedirten böyle güzellikler de var.
Güreş nasıl kurtulur?
Malum, FILA ve IOC bu günlerde toplanarak güreşin geleceğini tartışıyor.
İnş.Müh.Yusuf Taşkan da konuya kafa yormuş, "Güreş nasıl kurtulur?" diye bir öneriler paketi hazırlamış. İşte Taşkan'ın önerileri:
1-Güreşin herkes tarafından kolay takibi ve anlaşılması için kurallar süre ve sıkletler yeniden düzenlenmeli ve en az 5 yıl değiştirilmemeli.
SÜRE: A)- Tek devre 5 dk. Uzatma 2 dk. Toplam 7 dk.olmalı.
B)- 2 Devre 3'er dk. Uzatma 1 dk. Toplam 7 dk. olmalı.
SIKLETLER: Gençler ve büyükler 8 sıklet ile sınırlanmalı;
Sıkletler: 50, 56, 62, 68, 76, 86, 100 ve 130 kg. olmalı.
Organizasyon : Tek gün yerine 2 günde tamamlanmalı. Final güreşleri ikinci günde yapılmalı.
Kurallar: Kura ile galip belirleme kalkmalı. Güreşçilerin daha aktif olmaları için puanla müsabaka tamamlanmalı.
2- Boks ve judodaki gibi güreşte de 4. olan sporcuya bronz madalya verilmeli.