Aysal'ın Hocası belli!

A -
A +

Önce şunu belirtelim; karanlık bir tünelden çıkan G.Saray'ın yolu hem uzun hem de çok meşakkatli. Avrupa'nın dışına düşmüş G.Saraylılar için bu çetin yoldaki en büyük umut, yeni Başkan Ünal Aysal. Bunun da en büyük göstergesi Genel Kurul üyelerinin teveccühü. Peki, üyelere, "Size tek şey vaat ediyorum; o da başarı, başarı, başarı" diyen Aysal, G.Saray'ın geleceğini nasıl bina edecek? İşte asıl üstünde durulması gereken konu bu. Fakat spor kamuoyu en çok, teknik direktörün kim olacağını merak ediyor, bu çok yanlış. Çünkü Aysal, 40 yıldır büyük bir kulübü yönetiyormuş olgunluğu içinde, "G.Saray'ı, nasıl Real Madrid, Barcelona, Bayern Münih, İnter ve Manchester United konseptine kavuşturur da, dünya devleriyle yarışan bir kulüp konumuna getiririm?" arzusunu taşıdığını her fırsatta, "İdari, mali ve sportif başarı" üçlemesiyle ortaya koyuyor. Ayrıca, Kulüpler Birliği'nde sıradan bir üye olmak yerine G.Saray'ın katıldığı her ortamda söz sahibi olacağı bir yapıdan söz ediyor. Bu hakikaten takdire şayan bir tarz. Bununla beraber, büyük bir samimiyetle "Ben futboldan anlamam" diyen Aysal'ın bu önemli görevi, G.Saraylıların büyük bölümünün takımın başında görmek istediği Fatih Terim'e vereceği kesin gibi. Ancak bu görev, bildiğimiz manada bir teknik adamlık değil. Daha çok Alex Ferguson tarzı bir futbol patronajlığı. Terim'in Faruk Süren döneminde gündeme getirdiği Futbol Şubesi Genel Müdürlüğü düşüncesinin kısmen revize edilerek, hayata geçirileceği bir model. O modelde teknik adamın Erik Gerets olacağını sanmıyorum. Kanaatimce, bu kişi Abdullah Avcı olur. Beraberinde de mevcut ekipten Bülent Ünder ve Tugay Kerimoğlu bulunur. Doğrusu da böyle olmasıdır. "Bu yapı, Terim'i yönetimin üstüne çıkarır ve bazı yöneticileri rahatsız eder" diyenler var, ben bu görüşe katılmıyorum. G.Saray yönetiminde böyle düşünenler varsa, şimdiden bakış açılarını değiştirsinler. Aksine, yöneticileri de kulübü de tarihe mal edecek şey kadrodur. Zira G.Saray Kulübü'nün başında ana karar verici Aysal, o karizmatik vizyonu ve spor adamı duruşuyla, böyle düşünenlere prim vermeyecektir. Nitekim rakipleri Turgay Kıran ve Mehmet Helvacı'ya "Kardeşlerim!" diye hitap edişi, camiayı bu tür evhama kaçan korkulardan arındırıp, camiayı başarı yolunda bütünleştirmek isteyen bir duruşu var ki, bu da sağduyulu her spor adamı gibi bana da büyük heyecan veriyor. Trabzon'a yakışan! Trabzonspor'un ligi şampiyon olarak tamamlayacağına inanıyordum, Kayserispor ile 3-3 berabere kalıp da 9 puanlık farkı tükettiği günde bile. O düşüncemde hâlâ ısrarlıyım. Çünkü F.Bahçe'nin Sivas deplasmanında işinin kolay olmayacağına inanıyorum. Gerekçem de iki yıl önce yarışı sonuna kadar zorluklar içinde sürdüren Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz'ın bir Anadolu takımının şampiyonluğu kaybedişi sırasında yaşadığı üzüntülerdir. Kaldı ki, Rıza Çalımbay'da bu karşılaşmanın bir prestij maçı olmadığını en iyi bilenlerden. Bu da yetmez, diyenleri duyuyorum. Doğru, Trabzonspor'un Karabük'te de işi kolay değil. Çünkü Şenol Hoca'nın en büyük silahı Burak da stoperdeki elde kalan tek oyuncusu Mustafa Yumlu da cezalı. Muhteşem F.Bahçe'ye doğru Eğriye eğri, doğruya doğru... Bugünkü F.Bahçe, son yılların en formda, en istikrarlı, en azimli, seyircisine en keyif veren, en yüksek heyecanı uyandıran, en disiplinli ve gelişmeye en açık olan takımı. Kısaca, muhteşem F.Bahçe'ye doğru hızla ilerliyor, sarı-lacivertliler. Hem de tarihi rakipleri Beşiktaş ve G.Saray'ın bu ligi kazanmak adına bir çuval para döktükleri bir sezonda yönetimine tek kuruş para harcatmadan bu rakiplerine açık ara fark atarak, göz kamaştıran ekip oldular. Bu az şey mi? Elbette ki, bu gelişimde başkan Aziz Yıldırım ve ekibinin payı çok büyük ama aslan payı hiç şüphesiz Aykut Kocaman'ın teknik adam doğrularında yatıyor. Bunu buradan belirtelim. Hiç kolay değil, ilk yarının sonunda liderin 9 puan gerisine düşmüş bir takımı duygu ve fizik olarak toparlayıp oradan 16 maç hiç kaybetmeden bu noktaya getirebilmek. Kolay değil, devre arasında adı üstünde "kalsın mı, gitsin mi?" tartışmaları yapılan Alex'i efsane bir futbolcu olarak yeniden vizyonuna taşıyabilmek. İnanın hiç kolay değil, Christoph Daum'un "Futbolcu değil" diyerek körelttiği, küstürdüğü, örselediği, ötelediği oyuncuları; en başta Mehmet Topuz'u Kayserispor'daki gibi yıldızlaştırıp, bu sezon 34 maçın tamamında vazgeçilmezler yapabilmek. Yine; 31 maç ilk on birde yer verdiği kaleci Volkan, Yobo ve Gökhan Gönül'den yüksek performans sürekliliğiyle takımın en faydalı oyuncularından haline getirebilmek. Hiç kolay değil, F.Bahçe'nin orta sahadaki dinamosu Emre Belözoğlu'nun ceza ve sakatlıklar sebebiyle oynayamadığı 7 maça, alternatif oyuncular üreterek, F.Bahçe'yi "futbolcuya dayalı düzenden takım yapısına" kavuşturmak. O yüzden, ligin kapanış maçındaki sonucu hiç beklemeden bugünden Aykut Kocaman'ın hakkını Kocaman'a teslim edelim. Büyük bir iş başardı Aykut Hoca, ancak bu başarı F.Bahçelilerin beklentilerini karşılamaya yeter mi, kesinlikle. Seneye, lig, kupa tamam da asıl Şampiyonlar Ligi arzusuyla daha büyük hedeflere oynayacak F.Bahçe'yi bugünden hazırlanmalı sarı-lacivertli kulübü yönetenler.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.