Endüstriyel futbolun yarını için tarif edemeyeceğim ciddi kaygılarım var. Önce bunu belirteyim. Sonra yiğidin hakkını yiğide teslim edeyim.
TFF DOĞRU YOLDA
TFF'yi alkışlıyorum.
Riva'daki 13 Ocak Perşembe günü gerçekleşecek üç saatlik toplantının adına "Çalıştay" denilebilir mi, bilemiyorum ama şu gerçek ki; iyi niyetli bir yaklaşımla Mehmet Büyükekşi Başkan ve ekibi; özellikle de TFF 1. Başkanvekili İbrahim Burkay beyefendi vizyoner bir proje için gecesini gündüze katıyorlar.
Çoğu değilse bile hiç olmazsa azını başarmak adına.
Nasıl karşı çıkarım?
En başından beri değişim adına destekçisiyim bu çabanın.
Hatırlayın lütfen. Günlerdir, gazetem Türkiye'nin digital platformu başta olmak üzere, TGRT EU, TGRTFM ve katıldığım bütün toplantılarda örnekleriyle dillendirdiğim bir konuda nihayet TFF uluslararası boyutta bir bilgilendirme ve eğitim çalışması başlatıyor.
NİYET GÜZEL
Adına; "The Game Plan" yani "Oyun Planı" demişler.
Hayırlı olsun.
Amaç; TFF'nin ana varlık sebebini iyi anlatmak.
Futbolumuzu ulusal ve uluslararası alanda teşkilatlandırmak.
Başarılı oyun, organizasyon ve güçlü temsili sağlayacak; plan, proje ve stratejileri belirleyip, bunu sürdürülebilir hale getirmek için.
Ne muazzam bir adım değil mi?
Alkışlıyorum.
HORTUM MU, CANAVAR MI?
Adına ne dersiniz; "Hortum mu" yoksa "Endüstriyel canavar mı?" bilmem. Ancak güzel oyun futbolun kimyası giderek bozuluyor, geleceği kaotik bir karanlığı gösteriyor. Dikkat.
Neden mi? Anlatayım.
Hortum gibi büyük bir güç sizi sürekli içine çekiyor. Bu amansız rüzgara bir yakalandınız mı kaçışınız yok, bütün enerjinizi alıp, insan, finans ve idari, sportif varlıklarınızı posaya çıkarıp kenara atıyor. Maalesef acı gerçek bu ve önü de alınamıyor.
Endüstriyel çarkın acımasız; varlıkları fütursuzca öğütüşü.
Menajer ağı, taraftar baskısı, rekabet olgusu ve medya baskısı sizi mükemmel olma yolunda "Daha çok harca... Daha çok kazan" iştahı ile kamçılayıp, korkunç bir şekilde tuzaklıyor.
Farkında olmadan inanılmaz, hedefsiz ve plansız bir yarışa giriyorsunuz ya da girmek zorunda kalıyorsunuz.
Niye?
MANTIK; O YAPAR DA BEN YAPAMAZ MIYIM?
Rakipleriniz de aynı telaş içinde siz niye geri kalacaksınız ki?
Mantık bu!
Belki dramatik olacak ama kulüp başkanlarının işi bu köhne düzende çok zor.
..Ve yarım asra yakın bir iletişimci ve bu oyunun içindeki bir medya mensubu olarak futbolun geleceğinden endişeliyim. Neden mi? Kimse hedefini doğru seçmiyor. Sezon planlamasını sağlıklı yapmıyor. Yatırım stratejisini gaye ve hedef bağlamında hesap verebilirlik ve karlılık üzerine kurmuyor. Haliyle ayağını yorganına göre uzatmıyor, ürettiği kadar tüketmiyor da ondan.
Haliyle bu bozuk sistem ve köhne zihniyet sebebiyle yanlış yanlışla düzeltilmeye çalışılıyor ve futbolun o muazzam gücü kendini yok eden acımasız bir silaha dönüşüyor.
Bu yapıda üç yıl için göreve gelen başkan ve yönetimler ne yapabilirler? Hepsi de kendi döneminin en iyi olması için bütün gücünü sarf ediyor.
Sonuç hayal kırıklığı ve borç batağına saplanan kulüpler.
"Kurtarıcı yok mu?" diye başlayan arayışlar.
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve diğerlerini hangisini hangisinden ayıracağız.
Bu lig bir tane şampiyon üretiyor ama herkes şampiyon olmak istiyor, bu mümkün mü?
SONUÇ
Bu köhnemiş zihniyet ve bu bozuk sistem artık değişmeli. İnsanı merkeze koyan, varlıkları doğru ve verimli kullanan bir planlama ile yeni bir sayfa açmalıyız. Hep birlikte yeni ve tertemiz bir hikaye yazmalıyız. Değişim şart!
Bu süreçte beni en çok mutlu eden şey Spor Bakanlığı'nın -Sayın Mehmet Muharrem Kasapoğlu beyefendi ve ekibinin ana karar verici olarak bu işleri düzeltmek adına ortaya bir irade koymuş olması.