Dünyanın en popüler sporu tartışmasız futbol. İddia ediyorum dün geceki Beşiktaş-Başakşehir maçı oyun, pas, taktik, strateji ve coşku anlamında Avrupa'nın 5 büyük ligindeki derbilere taş çıkartır. Başakşehir'in 5 oyuncu ile yüklendiği anda Necip'in pas hatası Traore'nin golü Başakşehir'i üç puana ulaştırdı. Ancak; öyle güzel şeyler var ki maçta...
Daha ne tempo olsun
Teknik adamların oyun zekâsına, takımların fizik gücüne ve sergilenen futbolun kalitesine bayıldım. Keşke her maç böyle keyifli olabilse. Düşünün rakibi bozmak gibi kem düşünce yok. İki takım da 4-3-3 düzeninde açık futbolu tercih ediyor, gol üretmek adına. Öyle ki tenis maçı gibi...
Skora bakıp da "tempo düşüktü" gibi mazeret aramasın kimse. Zorluk derecesi bu düzeydeki bir maçta daha ne tempo olacak? N'Koudou soldan Ömer Ali Şahiner'i nasıl zorladı, görmediniz mi?
Salih çok çalıştı çok yoruldu ama Gedson ve Berkay'dan destek göremeyince Başakşehir'in presini kıramadı. Redmond da çare olamadı.
Kalede Emre ve orta alanda Berkay gibi iki genci tercih eden Valerien İsmael'i de suçlamamalı. Her tercih bir vazgeçiştir. Nitekim kızardı bu defa.
Belözoğlu farkı
Avrupa'da en başarılı teknik adam (4 maç 7 puan) Emre Belözoğlu'nu canı gönülden tebrik ediyorum, artık rüşdünü ispatlamıştır. Prolisansı var - yok oraya takılmamak lazım, icratına bakmalı Hoca'nın. Nitekim göze hoş gelen seyir keyfi yüksek bir takım üretmiş. Okaka gibi golcüyü, Aleksic ve Deniz'i kulübeye çekip, 23 yaşındaki Keny'yi Traore'nin yanında sahaya sürmesi büyük bir cesaret. Ligdeki 5 maç kalesinde gol görmeyen Başakşehir, Beşiktaş'ın pres yapmasına izin vermedi.
Penaltı mı?
Leo Duarte'nin yerdeki mücadelesi penaltı mı, değil. Nitekim, hakem Halil Umut Meler ve VAR "Elle oynama" olarak değerlendirmedi, pozisyonu ama Josef'in olayından sonra gel de anlat bunu Beşiktaşlılara anlatabilirsen.
Maçın adamı: Traore