Uyanık mı uyanık, karizmatik mi karizmatik, marka mı marka, sempatik mi sempatik! Medyatik mi medyatik! Kim mi, biraz sabır lütfen. Kahramanımız; bir dönem F.Bahçe'de "Bomba Erol" namıyla meşhur, Erol User gibi ortaya her gün bir bomba atan Beşiktaş'ın en medyatik adamı... Allah için, başarılı da şimdilik. İcraat şu... Yöneticiliğinin ilk günlerinde "Selam verdim almadı!" diye takımın en önemli oyuncularından Gökhan Zan'a salladı. Medya o sallamaları yazınca "Böyle bir şey olmadı" diye yalanlamayı ve medyaya yasak getirmeyi seçti. Her halde bu kadar ipucundan sonra Beşiktaş'ın en medyatik adamının kim olduğunu artık çözmüşünüzdür. Hâlâ çözemediyseniz sizi daha fazla merakta bırakmayayım, kahramanımızın adı Celal Kolot. Onu ilk Sayın Fikret Orman'ın başkan adaylığı sırasında medya turları yaparken tanımıştım. Bende bıraktığı ilk intiba şuydu, "Fikret Orman seçimi kazanıp, başkan olabilir mi bilmiyorum ama şayet sandıktan bu ekip çıkarsa Celal Bey başkanlığı Orman'a bırakmaz!" Fransız Teknik Adam da Kolot'un farklı tarzını fark etmiş olmalı ki, diplomat zekâsıyla "ültimatom" gibi bir demeç verdi; yönetimle tanışmasının ilk günlerinde "Ümraniye'den puro kokuları geliyor" diye. Mesaj yerine ulaşmıştı. Celal Bey bu, altta kalacak değil ya... Hemen bombardımana başladı "Tigana, Fransa'da ikinci sınıf vatandaştı, ezilmiş büzülmüştü, biz adam ettik." Bu sivri dilli çıkışların Celal Bey'i daha tanınır hale getirdiği muhakkak. Ama? Daha çok tartışmaya açtığı da bir gerçek... Nitekim sağduyulu Beşiktaşlılar, "Celal Kolot'un amacı ne?" diye şimdi birbirine soruyor! "Celal Bey, Tigana'yı göndermek mi, yoksa kendini göstermek mi istiyor?" Laf aramızda, bu arada, kahramanımız, yalanladığı ve yasaklar koyduğu medyaya, Ümraniye antrenman sahasında çay, kahve ve su servisi yaptırmayı da ihmal etmiyor. Zira Kolot'un salvoları bitmiş değil, son hamlesi de Hakan Şükür'e yönelikti. "Artık futbolu bıraksın" diye... ..ki bu çıkış Kolat'ın niyetini daha çok sorgulanır hale getirdi. Sahi Celal Kolot nereye koşuyor? Dilerim Beşiktaş'ın en medyatik adamının sonu, User'inkine benzemez! > Özdoğancı'dan Kick Boks tanımı Efendim, SKY TV'de geçen akşam, Yavuz Odunkıran'ın Avrupa Şampiyonu Alman Paul Adamiec'ten Altın Kemer'i aldığı ünvan maçına yorumculuk yaptım, bizim sevgili Ahmet Bilici'nin ricası ile... Vay anam vay! Meğer ülkede ne büyük Kick Boks uzmanları varmış da haberimiz yokmuş... Mail ve telefonlar yağdı... Öğrendim ki sanatçılar Kick Boks'a sevdalı. Reklam ve sinema dünyasının ünlü ismi Alpay Özdoğancı onlar arasında... "Bu Kick Boks değil ki" diye sitem etti. Alpay'ı tanırım, merhum Servet Bilge paşının yeğenidir. Komple sporcudur. Uzakdoğu sporlarında uzman denilecek kadar iyidir. O yüzden eleştirisini paylaşayım istedim, "Aslında amatör bir mücadele sporu olan Kick Boks, Amerikalılar tarafından full contack adı altında tekvando, karate ve kunfucuların yarıştığı bir tarzdır. Bacaklara vurulmaz, daha estetiktir. Dirsek diz vuşları fauldür. Ünlü dövüşçü ve aktör Don Wilson yani Dragon bu tarzda müsabakalara çıktı. İtiş kakışı olmadığı için seyir zevki verir. Bugün TV'lerde kick boks diye yayınlananlar Kick Boks değildir. Gösteri için yalın ayak, low kıck vuran ve az kontaklı Maı Taı stilinin biraz yumuşatılmış halinden başka bir şey değildir." > Vestel vakası ve Antalya Yönetim bir sanattır. En az vahşi tay eğitimini üstlenen seyislerinki kadar riskli ve heyecanlı bir sanat. İşte Vestel Manisaspor... Tam 7 milyon dolar geliri olan bu kulübe Vestel 15 milyon dolar daha destek çıkarak 22 milyon dolara bir takım kurmuş. Parola, "Süper Lig'de şampiyonluk!" Amaç büyük ama adamlar küçük... Seçim yanlış... Tercih yanlış... Uygulama yanlış! Sonuç, tam bir fiyasko... Neden böyle? Nedeni, "At binicisine göre kişner" sözündeki gibi basit... Madalyonun tersine bakalım... Mesela Yılmaz Vural yönetimindeki Antalyaspor'a. Akdeniz ekibi, ligin ilk yarısını 3 galibiyet, 8 beraberlik ve 17 puanla 16. sırada tamamlarken ikinci yarıda adeta şahlanıp, 9. sıraya yükselmiş. Üstelik, Vestel Manisaspor'un bütçesinin yarısına... Şimdi farkı fark edebiliyor musunuz beyler! Eskiler, böyle durumlar için "Balık ya baştan kokar ya baştan pişer!" derdi. > Bir okur ricası Süheyl Çalışkanoğlu, Offenbach'tan mail atmış. Diyor ki, "Frankfurt'a yakın bir yerde oturuyorum. Birçok milli maç burada oynandı. Ancak ceza sebebiyle hiçbirini çıplak gözle seyredemedik. Televizyona mahkûmuz. N'olur, yazın da hiç değilse milli maçları yayınlayan kanallar ekranı reklam bombardımına tutmasın, futbol sevgimizi öldürmesin."