Chelsea maçı sonrasındaki "Avrupa'nın Kartal'ı olmak!" başlıklı yorumumuz, Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili'yi pek üzmüş... Sayın başkan, Turkcell'in göz kamaştıran ödül gecesinde bu üzüntülerini iletince keyfim kaçtı ve gecenin sonunu beklemeden eve dönüp, yazıyı yeniden okudum. Yazdıklarımın dün olduğu gibi bugün de arkasındayım. Çünkü doğrulardan başka şey olmayan bu yazılarda başkanın amiyane bir üslupla ifade ettiği kötü niyetten eser yok. *** Gelin, söz konusu yazının başkan Bilgili'yi üzen bölümlerine birlikte göz atalım... "Şöyle gazetelere göz attım, televizyonlardaki yorumlara kulak kabarttım da, 'Ahde vefa'dan eser göremedim... Söyleyin Allah aşkına, melekelerini mi kaybetti bu millet? Yoksa hafızasını mı yitirdi? Saygı ve sevgiyi unutuk... Ne oldu, bize böyle? Söyleyin... Chelsea'yi Londra'da kendi saha ve seyircisi önünde deviren o büyük Beşiktaş bir gecede mi doğdu? Büyük projelerin uygulayıcısı Serdar Bilgili nasıl başkan oldu? Yönetimi, futbolu, kadrosu ve ekonomisiyle gurur duyulan bugünkü Beşiktaş'ın temelinde yatan Avrupa'nın Kartal'ı olma hayalini ilk kim kurdu? Bunun için kim ve kimler, ne büyük çabalar sarfetti?" ... Bunları sormamalı mıydık? Devam edelim: "Yaşayan efsane başkan Süleyman Seba ömrünün en olgun yıllarını bu ideale vakfetti... Gece gündüz, yağmur çamur demeden, 'Köylü' denilen Beşiktaş'ı, Avrupalılar'a Kartal kimliğinde sunmayı ne kadar çok arzuladıysa, o ölçüde hayal kırıklığına uğradı... Ama bir gün olsun yılmadı, elinde yetişen Serdar Bilgili'nin Londra'da yaşadığı büyük gecenin er ya da geç geleceğine olan inancını hiç yitirmeden Beşiktaş'ın Beşiktaşlılar'a sunacağı muhteşem zaferler için inanılmaz yatırımlar yaptı. ...Ve, bugün herkesin alkışlandığı Beşiktaş doğdu.'' ... Bunları söylememeli miydik? Devam... "Ama, bu ülke, efsane başkanın Chelsea maçını nasıl bir zevk ve heyecan yumağı içinde izlediğini ne yazık ki göremediği gibi, Türk futbolu böyle güzel bir timsali genç beyinlere sunamadı. Başkan Bilgili de dahil herkes o anın içinde zafer sarhoşu olup, dünü unutuverdi. Yazık..." ... Yalan mı? "Evet beyler... Ama Bilgili, Beşiktaş'taki en mutlu gecesinde 'Bu zaferi Seba başkana armağan ediyorum!' diyebilecek vefayı ne yazık ki gösterememiştir. Kim bilir belki de bunun için daha anlamlı bir günü bekliyordur... Eğer, böyleyse kendisinden özür dileriz..." ...Evet, yazıda bir yanlış varsa, özürümüz hâlâ geçerli... Ama değilse el insaf be Bilgili başkan!.. Beşiktaş'ta insanlar düşündüklerini, inandıklarını ve doğru bildiklerini seslendiremeyecek mi? *** Afedersiniz, başkan Bilgili diyor ki, "Seslendirin ama bunu böyle başarılı bir günde yapmayın!" Vallahi, buna da ben gücendim başkan... Biz fırsat düşküni müyüz? Başkaları gibi "Yanlışları" yazmak için "Hele bir düşsün" diye fırsat kollayanlardan asla olmayız. Çünkü, bizim amacımız yapmak, yıkmak değil. *** Bir insan hem "Beyaz sayfa açtık" diyecek... Hem prensipler ortaya koyacak... Ama ne o sözünün, ne de o kendi koyduğu prensiplerimn arkasında durmayacak? Böyle bir insanı siz, nasıl değerlendirirsiniz? Sizi bilmem ama şahsen benim, sözü ile icraatları birbirlerini tekzip eden insanlara üzülmekten başka bir şey gelmiyor elimden. *** Bir şey daha... Alkışlara aldanmamalı... Çünkü o alkışlar, insanı yarı yolda bırakır... Ama daima alkışlanmak istiyorsa bir insan, kendini alkışlamayanların bunu neden yapmadıklarına dikkat etmeli. Mesela... Lazio maçı sırasında Beşiktaş tribünlerinde Ahmet Çakar'a yapılan ve Beşiktaşlılar'a hiç de yakışmayan o galiz küfürler, sayın başkanın uykusunu hiç kaçırdı mı acaba? Eğer bu durum uykuları kaçırmıyor ve bir daha tekrarlanmayacak önlemler alınamıyorsa, Beşiktaş Şampiyonlar Ligi'nde kupa kazansa bile etik olarak küme düşmüş demektir. Bilmem anlatabildim mi sayın başkan? Bunları yazdık diye sakın bize kırılma! Bizim de arzumuz, kulüplerimizin başında gerçekten "Bilgili, olgun ve hoşgörülü" başkanların olmasıdır.