Bir dev uyanınca!

Ve büyük F.Bahçe nihayet, içindeki devi uyandırdı! Ohhh!.. Coşku, heyecan, gol üstüne gol ve zafer! Beklenen, istenen işte bu, F.Bahçe'den! Pardon... "Abartma" dediğinizi duyar gibiyim, haklısınız. Ama söyleyin, 10 şiddetinde deprem etkisinden çıkmış F.Bahçe için şu an lazım olan şey nedir, "moral" değil mi? Al işte sana moral... Hem de; Luuk De Jong'un erken golü ile indirici yumruk yemiş de grogi duruma düşmüş boksör gibi sayılan bir dönemde... "Alex'siz bu takımın hali ne olur?" baskısının takım üstünde daha bir arttığı sırada Borussia Park Stadı'nda dün gece 7 başlı ejderha gibi canlanıp, bir takım bütünlüğüne bürünmek ne güzel. Tamam, kabul ediyorum; Gladbach, Bundesliga'da yerlerde sürünüyor. Böyle bir takımın, "Sen, ben, o" diye ayrıştırılarak güçsüzleştirilmiş F.Bahçe karşısında bile, "Bu kadro, bu taktik ve bu yapı ile şahlanıp da Alman panzerine dönme şansı var mı?" diye düşünmekte haklısınız. Nitekim daha geçen maçta Dordmund'dan 5 yiyen, bu takım. Tam 7 haftadır galibiyete hasret olan da bu takım. Ama bize ne, bundan. Bizim için önemli olan Cristian, Meireles ve Kuyt ile golleri bulup, F.Bahçe'nin fiilen içindeki devi uyandırmış olması değil mi? O halde, artık bu saatten sonra; "Kimi yendi?" diye Alman takımını hafife almak ve deplasmanda kazanılmış bir zaferi göz ardı etmek yerine, Aykut Kocaman'ı böyle bir cenderede mevcut potansiyeli harekete geçiren doğru hamlelerini kutlamak lazım. UEFA Avrupa Ligi C Grubu'nda yenisine bakalım... Özetlersek; bu maç gösterdi ki "Alex krizi", "Vaki olanda hayır var" denilen bir etki bıraktı, F.Bahçe üzerinde. Tıpkı; hücrede ışığı görmek isteyen mahkûm için "Duvarda gedik açmaya bir taşın eksilmesi yeter" düşüncesindeki gibi bir şey bu.