Bir finalin canlandırdıkları

A -
A +

Sinan Erdem'den önceki TMOK Başkanı Turgut Atakol'a daha genç bir gazeteci olarak 20 yıl kadar önce,''Türkiye olimpiyat gibi projeleri ne zaman gerçekleştirir?'' diye sorduğumda, ''İşte hayalim bu!.. Talep eden bir nesil geliyor!'' demişti. Sonra, büyük tecrübelerin adamı olarak ders mahiyetinde açıklamalar yaptı Atakol. Dedi ki, ''Olimpiyatlara komiteler değil belediyeler talip olur. Ama talip olmak da yetmez. Tesisler yapmak gerekir. O da yetmez, düzenli bir şehir, temiz bir çevre, kolay ulaşım, 5 yıldızlı oteller zinciri, ileri teknoloji ve sporcu bir topluluk gerekir.'' Şaşırmıştım, TRT'de izlediğimiz oyunlarının spor dışında bu kadar geniş bir sahasının olduğunu öğrendiğimde... Sonra, Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin İstanbul Kongresi'nde bugünkü TMOK Başkanı saygıdeğer büyüğüm Togay Bayatlı'nın başkanlığındaki medya kurulunda görev aldığımda, Atakol başkan beni Hilton Oteli'ne çağırdı ve dedi ki, ''Hani bana bir tarihte Türkiye olimpiyat gibi projeleri ne zaman alır diye sormuştun ya, şimdi o soruyu git Bedrettin Dalan başkana sor!'' Şaşırdım, doğru olur mu olmaz mı diye spor müdürüm Attila Gökçe ağabeyime sordum. Üzerimde çok büyük emeği olan Attila ağabey, ''Mükemmel olur'' diye beni cesaretlendirdi ve dedi ki, ''Bak Kayserili, Arif Işıldayan'la birlikte şimdi o otele git... Olimpiyat Bayrağı'nı al ve Dalan başkanın göndere çekmesini sağla! Sonra senin için sayfayı devireyim!'' Attila abi emeğin ve gazeteciliğin hakkını veren çılgın bir müdürdü. Arif ağabeyle birlikte Hilton'a koştuk. Bedrettin Dalan başkanı Atatürk Kültür Merkezi'nde yakaladık. Sevgili Kamuran Abacıoğlu vasıtasıyla ikna ettik. Ama ortada olimpiyat bayrağı yok. Hepsi IOC tarafından zimmetlenmiş. Koştum, Atakol başkana, olup biteni anlattım. Kendisindeki zimmetli bayrağı fotoğraf çekilir çekilmez getirme sözü vererek aldım. Attila abi, istihbarat şefimiz Kemal Belgin ve sayfa sekreteri Mehmet Korkmaz. ''O bayrağı istiyorum'' manşetiyle tam sayfa yaptılar haberi. Dalan'dan 100 bin kişilik Olimpiyat Stadı müjdesiyle... Fakat, Mehmet Korkmaz Bolu uyanığı... El koydu olimpiyat bayrağına... Verirdin vermezdin kavgasına bizim imza gitti görültüye... Bayrağa mı üzülürsün, imzaya mı? Ama Attila abi gönül almasını bilirdi. Ertesi gün bir maaş primle ödüllendirdi. Şimdi, Liverpool'un kupa zaferiyle sonuçlanan o finalde o günkü gazetecilik günlerim canlandı gözümde. Hey gidinin İstanbul'u... Ne kazandık? Şampiyonlar Ligi finalinde kupayı müzesine götüren Liverpool 13 milyon, Milan 8 milyon Avro kazandılar! Türkiye ise kupa finalinin 230 ülkedeki canlı yayını sebebiyle tam 1 milyar dolarlık tanıtım yaptı. Esnafımızın kasasına 50 milyon dolar taze para girdi. Bitmedi, Türkiye, UEFA, FIFA ve IOC nezdinda organizasyon gücü olarak büyük bir itibar kazandı. Şimdi, Futbol Federasyonumuz buradan aldığı güçle Türkiye'nin önüne yeni bir hedef koydu: 2008 UEFA Kupası finaline ev sahipliği yapmak. İşte mutluluk bu...İşte iş bilirlik bu...Ardından 2012 Avrupa Şampiyonası... Ne demişler, para parayı kazanır... İşçilerin takımı Liverpool İrlanda'dan Çin'e uzanan bir çok ülke insanının ''işçi kenti'' olarak buluştuğu Liverpool'un tek ortak değeri olan futbol takmımı, aslında liman ve tersane işçilerinin takımı. Onlar, farklı kültürlerin sevgilerinden mütevazı bütçelerle doğan bir efsane... Bu kupalarda 6. kez final oynadılar; 1976-77 ve 78, 1980-81 ve 1983-84'de kupaları müzelerine götürdüler. 20 yıllık bir sessizlikten sonra bu defa İstanbul'da destanlaştılar. Şampiyonu alkışlarken Makine Kimya Endüstri'nin büyük desteğini alan Cemal Aydın başkanın Ankaragücü takımı canlandı gözümde! Sahi, Ankaragücü de böyle bir hedefi yakalayabilir mi? Mıhlama Bir ülkede önder insanlar büyük düşünemiyorsa o toplumda önemli projeler hayal bile edilemez.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.