Hepsi yalan bu gerçek! UEFA Avrupa Ligi'nde gruptan lider çıkan F.Bahçe artık durdurulamaz. Yeter ki, bu yükselişin önü kendi içinden yapılacak bir yanlış ile kesilmesin. Haftalardır yazıyorum, "Alex'siz F.Bahçe bir başka güzel. Herkes koşuyor bu takımda. Takım gibi takım oluyor F.Bahçe... Yükseliyor" diye. Fakat gel de inandır! İnananlara bir diyeceğim yok ama "Masal anlatıyorsun Hoca" diyenlere bir çift sözüm var: Marsilya karşısında F.Bahçe'yi gördünüz mü? O nasıl yüksek arzu, inanç, irade ve azimdi öyle? Savunmasından forvetine; Gökhan, Bekir, Hasan Ali'den Baroni ve Sow'a nasıl bir bütünlük içinde birbirlerini tamamladıklarını gördünüz mü? Açıkçası bayıldım dün geceki Fener'e... Işıl ışıldı, Veledrome'da. Öyle bir parladı ki, tam 27 yıl sonra -Kalman Mezsöly'den bugüne- ilk defa bir Fransız takımını yendi, F.Bahçe. Az şey mi bu? Dahası, ne zaman savunmada topla buluşsa yüreğimizi ağzımıza getiren Bekir İrtegün'ün dün gece Veledrome'da nasıl yıldızlaştığını gördünüz mü? Tek kelimeyle muhteşemdi... Baroni'in kornerinde Gökhan'ın kafayla aşırttığı topu, göğsüyle düzelterek yaptığı o vuruş, nasıl röveşata öyle? Mandanda'yı teslim alan golle sanki İbrahimoviç'e misilleme yaptı Bekir. İçimin yağı eridi. Aferin be, Bekir... Gökhan ve Yobo'dan seken toplarda panik yapmamak elde değil, Joel Barton, Raspentino, Andre ve Jordan Ayew kardeşler üç direği gördü mü, şutu çekiyor. Neyse ki kalemizde Volkan var da içimiz rahat! Sonuçta; "güçlü bir irade" sayesinde kapalı olan Avrupa yolu açıldı da F.Bahçe yarışta mesafe alıp, "imkânsız" sözcüğünü lügatinden silip attı. Bu, takımı bu noktaya getiren Aykut Kocaman'dır. Onunla F.Bahçe Avrupa arenasındaki son 8 maçın dördünü kazandı, üç kez berabere kaldı. Tebrikler Aykut Hoca! Demek ki, kazanmak iradeli olmakmış...