> hasan.saricicek@tg.com.tr TGRT FM'de Ömer Faruk Ünal sordu biz de fikrimizi söyledik: "Beşiktaşlılar, F.Bahçe karşısında 2. yarı oynayan takım ve hocasını desteklemeli!" Vay... Vay.. Vay... Sen misin bunu söyleyen? Ne tepkiler aldık, ne tepkiler: "Bırak şu Rıza hayranlığını! Çalımbay'ın vizyonu yok, dünyası dar!... 6 haftada 24 kişi denedi, hâlâ ideal kadroyu bulamadı... Kleberson ve Ailton'un altında eziliyor... Lig biter ama Beşiktaş onunla bir arpa boyu yol alamaz!" Daha neler neler!.. "Aman o gitsin de kim gelirse gelsin... Topmöller, Paul Le Guen, Didier Deschamps veya Co Adriano'dan hangisi gelirse gelsin!" "Öyle mi?" demişim... Bu ülkenin 20 yılda, güç şartlar altında yetiştirdiği bir genç teknik adamı silip atacak ve yerine bir yabancı getireceksiniz öyle mi? Peki bu isimlerin hangisi Del Bosque'den daha karizmatik? Cevap yok... Tısss... Maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövemek olunca Çalımbay'dan kurtulmak adına her yol mübah sayılıyor, yazık!.. Bu kadar yabancı hayranıydınız, o halde Del Bosque'yi neden gönderdi Beşiktaş? İspanyol teknik adamın gönderilmesi ne kadar yanlış ise bugün Çalımbay'ın üstüne oynanan oyunlar da o kadar yanlış. Doğru olan şu; Çalımbay ve ekibi sıkıntılı, kararsızlıklar yaşıyor, özgüvenlerini kaybetmişler... Çünkü saha sonuçları aleyhine... Arayış içindeler... Nitekim, bir sezon; 3-5-2 oynayıp, bir F.Bahçe maçında o sistemden 4-4-2'ye dönüş yapmak, sonra Youla'nın burnunun kırılmasıyla 4-3-2-1'e biçiminde devam etmek ne kadar akıllıca?... Söyleyin Allah aşkına sistemle oynamak bu kadar kolay mı? İşte Rıza hocanın yanlışı kararsızlık... Çalımbay'ı bu iten de seyirci, yönetim ve medya baskısı... Bu baskılar, Rıza hocanın otoritesini zayıflatıyor... Beşiktaşlılar'a tavsiyem; hocayı ya yürekten sevip, kararlarına samimiyetle destek olsunlar!.. Çünkü F.Bahçe maçının 2. yarısında Çalımbay'ın sahaya sürdüğü Beşiktaş büyük heyecan verdi. O ekip, Okan'ın da katılımıyla ışıl ışıl olacak gibi geliyor bana. ------ Medyatik hayat!.. Yazılı, görsel ve sesli... Her taraftan bombamdıman altındayız! Sporcusu, sanatçısı, siyasetçisi, öğrencisi, öğretmeni, işçisi ve işvereni; herkes şöhret derdine düştü!.. Sonuç mu? Ata'nın hazin ölümü gibi bir tükeniş! ..ve gencecik oğlunu kaybeden bir annenin "Şöhret afettir!.." dercesine haykırışı: "Oğlumun katili medya!" ------ Nicolas Anelka... Serhat ve Daum! Daum eleştiriye gelmiyor!... Eli güçlendiği an başlıyor sağa sola sallamaya... Oysa, Serhat'ı oynatamayan, Van Hooijdonk'u bitiren, Anelka'yı koca bir sezon kafese sokarcasına sağ kulvara hapseden ve etkisiz kılan kendisi değil midir? Ne yapacak yani spor basını, bunları görmeyecek, yazmayacak mı? Türk medyası görmese de elin adamı gözünün içine sokuyor... "Bak" diyor, Alman teknik adamın oynatamadığı Serhat Akın, RSC Anderlecht forması ile Belçika 1. Ligi'nde 4. golünü attı!.. Şimdi bunu görmemek, duymamak mümkün mü? ------ MIHLAMA Sevenler dikene darılsa, sevdanın anlamı olur muydu? ------ Öcü değil cici Polis!.. Dün Sadık Söztutan ağabey yazdı, bugün de ben devam edeceğim. Polis Akademisi ve Koleji Spor Kulübü Başkanı Erol Ünal Karabıyık, Türkiye'deki gazete ve televizyonların spor müdürlerine "Türk polisi - Spor etkinlikleri" konulu bir davette bulundu. İstanbul Valisi Muammer Güler, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz'ın da hazır bulunduğu davete anlı - şanlı Türk medyasından kaç kişi katılsın istersiniz? Maalesef; topu topu bir gazete, iki televizyon müdürü. Ayıp!.. Diğer 42 yayın kuruluşu mu; kaale bile almadılar... Neden?.. Bir.. Çocukluk günlerinden kalma polis korkusu olabilir... İki... Daveti yapanın, "Ben, davet ettim, katılmasınlar da göreyim" düşüncesiyle katılımcının gelip gelmeyeceğini teyid etmeme ihmali olabilir... Üç... Anlı - şanlı Türk Spor Medyası'nın sorumluluları gerçekten bu ülkede sporda şiddet olduğuna inanmamakta veya inandığı halde çözüm müessesesi olarak Türk polisini görmek istememesi olabilir... Dört... Hepsi olabilir... Sonuç; davet güzel, ilgisizlik düşündürücüdür... Özetle; Türk spor medyası ile Türk polisi arasında ciddi bir iletişim sorunu mevcuttur. Maalesef, bu da güler yüzlü, insan sevgisiyle dolu polisimizin ülkede öcü değil huzurun teminatı olduğunu iyi anlatamamış olmaktan kaynaklanmaktadır. O halde sağlam bir iletişim için medya ile güçlü bir diyalog şarttır.