Başkan Özhan Canaydın'a sorum şu, "G.Saray nereye koşuyor?" Ya da "Ne kazanıp, neyi kaybediyor?" G.Saray'ın içinde G.Saray'ın havasını bulandıranlar var. Onlar, A.Gücü maçını, kötü gidişi durduracak "takoz" gibi görüp, fizik, düşünce ve oyun olarak düşen bir takımın toparlanması için sarı-kırmızılı futbolcuları öyle bir şartlandırdılar ki, sanki final gerginliği ile çıktı takım sahaya. ..Ve, korkulan oldu... Mehmet Polat'ın ikramı sonucu A.Gücü, kırk yerinden yaralı Aslan'ı Augustine'le daha maçın başında avlayıp, Cimbom'daki yangına körük tuttu. Ama, ne körük!.. Kontrada yakalanan Bülent, 35 metrelik alanda Augustine'i tutamadığı gibi kademesinde de G.Saray'dan kimseyi göremedi. Mondragon bile seyirci kaldı, A.Gücü'nün golüne!.. Estantane, G.Saray'ın durumunu şu üç kelimeyle özetliyordu: "Korku, telaş ve dağınıklık!.." Öyle ki, Fatih hoca bile dağılmıştı... Üç forvetle üstüne gelen A.Gücü'ne karşı "kazanmak" adına farklı bir Cimbom çıkmıştı sahaya... Felipe sol açık, Cihan oyun kurucu, Suat ön libero, Vedat da sol bek. Forvette ise Ümit Karan kulübede, Arif'e destek Hasan Şaş. Gerisinde de Berkant... Bu kurgu iş yapmadı, yapamazdı da. Çünkü, sahasında kolay kolay maç bırakmayan A.Gücü müthiş presiyle G.Saray'ın oynamasına izin vermedi. Taa ki, Suat sakatlanıp, Ümit Karan oyuna girip de G.Saray klasik düzenine dönünceye kadar. İşte o an, bir fikir geldi aklıma... Madem Fatih hoca, Vedat'a yer açmak için bu kadar çabalıyor. Hazır, Batista sakatken, onu bir de ön liberoda denesin. Hiç değilse ortadan gelecek rakip ataklarına güçlü fiziği ve mücadeleci kimliğiyle ilk Vedat basar da, rakibi bozar. Neyse, Ümit Karan ve Berkant'ın o güzel golleri geldi de, Aslan yelelerini şöyle bir serip serinledi. Geçelim... Bir takım maçlar kaybedebilir. Ama, "Dünya kulübü olmak istiyoruz" diyen G.Saraylı yöneticiler, etap kaybetmekle maratonu kaybetmek arasındaki ayırımı doğru yapamaz, gereksiz paniklere kapılırsa, kulübü uçuruma iter. Unutulmamalı ki Fatih Terim, bu yönetimi hiç satmadı. Ama, bu yönetim için aynı şeyi söylemek mümkün mü, sayın Ali Dürüst?..
