Önümde bir fotoğraf duruyor... Çok dramatik bir poz... G.Saray Başkanı Özhan Canaydın yüzünü iki eli arasına sıkıştırmış kara kara düşünüyor... Sebep ne olabilir? Sebep malum; 1996'dan beri borçlandırılarak bugüne gelen G.Saray'ı ekonomik darboğazdan çıkaracak olan Riva Projesini üretmiş ve genel kurula getirmiş olması. Genel Kurulun bu projeye tavrı ne mi oluyor? Hepiniz bildiği gibi, "Onay" vermek yerine tepki gösteriyor... Hem de Özhan Canaydın gibi samimi bir başkanı inciten sözlerle!.. Eee... Burası Türkiye, hiç bir iyilik karşılıksız kalmaz. Tabii bu tablo karşısında aklıma bir soru geliyor: "G.Saraylılık ruhu öldü mü?" Neden bu soru? Çünkü G.Saray köklerine bağlı bir kulüp... Çünkü "G.Saraylılık" değerli bir marka... Küçük ile büyüğü sevgi ve saygıya dayalı asalet anlayışında kaynaştıran bir kulüp... Nitekim, gazeteciliğe başladığımız ilk yıllarda, en zor olan şey G.Saray muhabirliğiydi... F.Bahçe hergün manşetler verirken, G.Saray'da bir kutu haberi çıkarmak için günlerce uğraşırdınız. G.Saray, kelimenin tam anlamı ile "Kapalı kutu"ydu "Ser verip, sır vermeyen! Bırakın başkanını, genel kurul üyesini bile asla tartışmayan bir kulüp!" Bugün öyle mi? Bıraksanız, G.Saraylılar, "Özhan Başkanı" ipe çekecek! Pekii suçu ne Özhan başkanın!.. Gecesini gündüze katıp, G.Saray'ı borç batağından kurtarmak ve minumum harcama ile Süper Lig yarışında iddialı durumda tutmak istemesi. Pekii bunda başarısız mı, G.Saray - F.Bahçe derbisindeki 3 puanı F.Bahçe yerine G.Saray'a yazın ve bakın denge nasıl değişiyor? G.Saray 41+3 = 44 puan! F.Bahçe 45 - 3 = 42 puan! Bir maçın tabloyu nasıl değiştirdiğine bakın ve kararı siz verin Özhan başkan başarılı mı başarısız mı? Personelin derdi zam Şu günlerde Türk futbolu hummalı bir seçim atmosferine girdi... Adaylar, kendilerine seçim kazandıracak hamleler içinde... Federasyon çalışanları ise yeni yıla girerken, yapılacak zammın peşinde! Hepsi "En cömert aday kim?" diye soruyorlar! Erzik'le 3 yıl daha Türk futbolunu içinde bulunduğu kaos ortamından çıkaracak bir teklifim var. Sayın Haluk Ulusoy, M.Ali Yılmaz, Ayhan Bermek, Cemal Aydın, Ata Aksu, Levent Bıçakçı ve Celal Doğan hepsi de Türk futbolunun sayın isimleri... Hepsinin adı da Futbol Federasyonu başkanlığı için potansiyel adaylar arasında geçiyor. Belki bu isimlerden bir - ikisi birilerinin lehine çekilebilir. Ancak, en az 5'i adaylıkta kararlı görünüyor. Bu tablo ise Türk futbolunu içinde bulunduğu kaos ortamından kurtaracak gibi görünmediği gibi beraberinde yeni krizleri getirmeye namzet görünüyor. Bu noktada benim aklıma bir fikir geldi. Aslında, görüştüğüm önemli futbol adamları da bu fikri benden daha sıcak karşıladı. Fikir şu; sadece 3 yıl için... Mevcut aday ve aday adayları Türk futbolu için bir fedekârlık yapsın. Şenes Erzik lehine çekilsin... Ama hepsi de Erzik'in başkanlığında kurulucak yeni yönetime üye olarak katılsın... Hizmet yarışına yönetim kurulu üyesi olarak devam etsinler. Yani Türk futbolu güçlerini bölüp parçalamak yerine birleştirip, güçlendirsin... Sonuçta, önümüzdeki 3 yıllık süreçte, UEFA ve FIFA'daki tecrübeleriyle Şenes Erzik futbolumuzu yeniden yapılandırıp, sahneden çekilsin... Ne dersiniz, bu fikir ham hayal mi? Bence değil... Rüzgâr ve koltuk Ayhan Bermek'e spor medyasının ustalarından Faik Gürses bir soru yöneltti: "Mevcut federasyon Ankara'dan esen bir rüzgârla yıkıldı... Sizin böyle bir rüzgar karşısında tavrınız ne olur?" Duruşunu dikleştiren Bermek soruyu, "Siyasiler müdahele ediyorsa bir sebebi vardır" şeklinde politik bir cevapla geçiştirdi. Bu sırada Kemal Ulusu, Hakan Bilal Kutlualp, Turgay Aksoylu ve Hadi Türkmen'in bulunduğu yan masadan esprili bir cevap geldi. "Rüzgâr ne kadar sert eserse essin alacağı bir koltuktur!"