"Çekiliriz, çekilemezsiniz!" şeklindeki küçük tartışmalar üstüne, şimdi aramızda olmayan gerçek bir spor adamının tutumundan bahsedeceğim sizlere... Mehmet Akzambak'ı bilir misiniz? Ama önce, 1907'deki spor oturumları yöneticiliği sırasında tanıdığım genç, pırıl pırıl birinden, F.Bahçe Başkan Vekili Ali Koç'tan söz edeceğim. Yakın dostları onun için kulağıma şöyle fısıldadılar: "Müthiş donanımlı biri... Yakın gelecekte F.Bahçe Başkanı olacak." İş dünyasından böyle genç ve başarılı biri neden kendini spora kaptırsın ki diye düşündüğümden bu sözleri bir övgü vurgusu olarak kabullendim ama Ali Koç'u o günden sonra izlemeyi de ihmal etmedim. Çünkü, görüşlerine değer verdiğim Abdullah Kiğılı, Mustafa Taviloğlu, Şenol Çorlu, Levent Kızıl, Osman Çağalıkoç gibi bir çok önemli spor adamı da aynı övücü vurguyu ısrarla yapıyorlardı, "F.Bahçe için biçilmiş kaftan" diye. Ne zaman ki Ali Koç F.Bahçe yönetimine seçildi, o gün en çok sevinen kişilerden biriydim. Çünkü, spor kültürü ve spor ruhunu özümsemiş, centilmen, kibar biri genç yaşta futbol yöneticiliğine seçilmişti. Hem de F.Bahçe gibi bu ülke sporunun lokomotifi olan büyük bir kulübün başkan vekilliğine gelmişti. Bu, müthiş bir kazanımdı. Gelişi muhteşemdi Ali Beyin... Kulüpteki halkla ilişkiler ve medya düzenlemeleri, F.Bahçe'de çok eleştirilen Aziz Yıldırım'ın itici tavrından bir sempati çıkardı ortaya. Bu gelişme üzerine bu satırların yazarı da Ali Koç'u bazı önemli jürilere, Kayseri Erciyesspor'un genç ve başarılı başkanı Ziya Eren'le birlikte yönetici adayı olarak göstermeye hazırlanıyordu ki, o da ne, dağ fare doğurdu. Matruşka gibi kat kat açılan o centilmen kibar kostümün içinden hiç tasvip edilmeyecek öfke dolu bir kimlik çıktı ortaya, derbiden sonra... Ali Beyin ağızından çıkan sözler, bu spor adamına hiç yakışmayacağı gibi yenilir yutulur cinsten de değildi: "Şerefsizler, hırsızlar!" Daha ağırı ise "F.Bahçe Başkanı olsam bu akşam bu takımı ligden çekerdim" ifadesiydi. İşte bu sözleri işitir işitmez derin bir "Ahh!" çektim, "Ahh Ali Koç Beyefendi, Mehmet Akzambak'ı tanımış olsaydın... Emniyet Genel Müdür Muavinliği ve Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü görevi de dahil bir çok önemli görevlerde bulunan bu zatın, 1970 -71 yıllarına denk düşen Güreş Federasyonu Başkanlığı dönemindeki bir Avrupa Şampiyonası'nda güreşçilerimiz, hakemlerin yanlı kararları ile adeta minderde budanıp, madalyaları ellerinden alındığında bizim medyanın o gün Ali Gümüş, Kadir Akat, Nazif Oturgan gibi önde gelen isimleri, 'En az üç altın madalya kazanacağımız şampiyonadan bu gidişle elimiz boş döneceğiz. Bu takımı şampiyonadan çekin, daha fazla rezil olmayalım' diye baskı yaptığında Akzambak bir spor adamı olarak ne cevap vermişti, bilir misiniz? "Çekildim, 62 kilo geldim. Ben ağırlığımı farkındayım. Hileli bir şampiyonluğu hilesiz bir yenilgiye tercih ederim!" Bu ligden çekilme blöfünü Zico'ya da sordum, "Bir spor adamı olarak bu durumu içinize sindirebiliyor musunuz?" diye. Ne cevap verse beğenirsiniz, "Brezilya 2.Ligi'nde bir kulübün başkanıyım. Orada da benzer durumlar bizim kulübün başına geldi, 3 penaltımız verilmedi. Ama takımı ligden çekmedim. Böyle kararlar bir günde verilemez!" Ey Ali Koç Beyefendi, o talihsiz çıkışınla F.Bahçe'ye ne kazandırdın bilmiyorum ama bilmiş ol ki, bu ülkenin senin için beslediği büyük umutları zaafa uğrattın. >> Gerçekten "yeter!" Kartonlardan pankart açıldı F.Bahçe tribünlerinde: "YETER!.." Neye, kime bu tavır? Tabii ki, Haluk Ulusoy'un başkanı olduğu Futbol Federasyonu'na... F.Bahçeliler bu isme gıcık... F.Bahçeliler'in Ulusoy'uçağrıştıran her şeye alerji duyuyor. O yüzden gerginler... O yüzden peşin hükümlüler ve tabiri caizse "öküz altında buzağı arıyorlar!" Daha Denizli maçı başlamadan, maçın hakemi Hüseyin Göçek hakkında söylenenleri bir duysaydınız, ilikleriniz donardı. "Hüseyin Göçek daha önce Sakaryaspor maçını da yönetti. O maçta Semih'i neredeyse taammüden öldürmeye yeltenmiş Sakaryasporlu oyuncuyu görmedi bile. Bu hakem de diğerleri gibi taşaron, F.Bahçe'den alıp maçı Denizli'ye verecek!" İddialar öyle komik ki, Sakarya maçının hakemi Göçek değil! Ve maç başladığında görüldü ki, iddiaların hepsi lafı güzaf... Hüseyin Göçek adam gibi maç yönetti. Cesurca, oyun kuralları içinde ve gördüğünü çalarak! Lütfen beyler, yeter artık, paranoyalar üretmeyi bırakın! İnsanların itimadını sarsacak davranışlardan uzak durun. Özellikle de hafta sonunda oynanacak büyük derbi öncesinde... >> Güneş buraya kadar mı? Yazık!.. Futbolcu - hoca inatlaşması yüzünden, Beşiktaş'ta, Ali Güneş gibi önemli bir savunmacı sıkılmış bir limon gibi kenara atıldı. Tıpkı, Sivas deplasmanında attığı golle Beşiktaş'a hayati bir maç kazandıran İbrahim Akın'ın bir dönem unutulmuş olması gibi. Sahi Beşiktaş Ali Güneş'i mi gözden çıkardı, yoksa Güneş mi futbolu bıraktı? Şimdilik, anlaşılamayan bu konunun kahramanı, aslında bir dönemin şampiyon F.Bahçesi'nde Mustafa Denizli'nin savunmadaki prenslerindendi. Denizli'ye göre, antrenmanların en çalışkanı, en disiplinlisi ve takımın profesyonelliğe en yatkın ismi Ali'ydi. Fakat, o örnek futbolcu, Beşiktaş'ta şimdilerde istenmeyen adam durumunda. Gerekçe mi? Tigana'nın gerekçeleri, Denizli'nin Ali tanımlamasının tam aksine: "Disiplinsiz, profesyonellikten uzak ve idmanlardaki ciddiyetsizliği ile takımı negatif etkiliyor olması." Şimdi soruyorum size, Denizli'nin Güneş'i ile Fransız teknik adamın Ali'sinin aynı futbolcu olması mümkün mü, değil! Ortada bir tuhaflık var. Tuhaflığın sebebini ise bulup analiz etmek Ali Güneş'e düşüyor. Bu düşüşün sebebi, "At binicisine göre kişner" sözündeki gibi bir teknik adamdan kaynaklanıyor olabilir mi? Yoksa "Artık, ben 30'una merdiven dayadım. Bu işi daha fazla zorlamanın anlamı yok... Zaten ne yapsam hoca bana forma vermiyor?" gibi bir bıkkınlık hali olabilir mi? Sebep hangisi olursa olsun, bir gerçek var ki, Ali gibi önemli bir savunmacının 30'lu yaşlarda futbolun dışında itiliyor olması.... ki, bu hem Beşiktaş için hem Ali için istenmeyen bir durum. Bu noktada Ali'ye düşen bir görev var... İbrahim Akın gibi vakit geç olmadan doğru bir karar vermesi... İdman performansı ile kendini Tigana'ya beğendirmesi ve kendisini kadro dışı bıraktıran sebepleri bir an önce ortadan kaldırması. Aksi takdirde hem kendine hem de Beşiktaş'a yazık edecek Ali!