samdan
camii
hayirli-ramazanlar

Cüce Kral'ın hikayesi

A -
A +

İşte 2004 Avrupa Şampiyonası'na adını yazdıran iki ülke: Yunanistan ve Portekiz! Şampiyonlar Ligi'nde Porto gibi şampiyonu çıkaran ve Figo, Pauleta, Couto, Rui Costa, Deco ile Ronaldo gibi altın nesilleri futbola sunan Portekiz'e sözümüz yok. Ama? Komşumuz Yunanistan'ın yükselişine iyi bakmalıyız. Evet, büyük zaferinin altındaki gerçek ne? Yoksa bu debdebe "cüce kral"ın bir gecelik rüyası mı? Bu soruları tartışmaya açmadan önce UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik ve TMOK Başkanı Togay Bayatlı ile göz önünde olmayan iki teknisyenin; İOHDK'nın her şeyi olan Yalçın Aksoy ile onun sağ kolu Gülboy Yakupoğlu'nun kulaklarını çınlatacağım. Çünkü bu dört kişi; komşumuz Yunanistan'daki sportif gelişimin en yakın tanıkları. Bu noktada soralım: Milli takım düzeyinde; Fransa, İtalya, Almanya, Hollanda, İngiltere ve İspanya gibi devler çökerken onların sofrasındaki pastayı aşıran Yunanistan bu gücü nereden ve nasıl buldu? Mesela; ülkeleri tek bayrak ve tek para birimi etrafında birleştiren AB oluşumundaki ekonomik ve sportif doygunluğa ermiş ülkelerin sporcularında görülen "milli duygu körelmesi", başarıya hangi ölçüde etki etti? Liglerinde çok sayıda yabancı oynatan İtalya, İngiltere, İspanya, Almanya, Fransa ve Hollanda gibi devlerin çöküşü, komşumuzun zaferine zemin mi hazırladı? Yunan zaferinin altında bu sebeplerin hepsinin payı olabilir. Ama hiçbiri Yunanistan'ın Atlanta'ya kaybettiği 1996 Yaz Oyunları öncesi ABD'deki 1994 Dünya Kupası sonrası spor politikasında yaptığı değişikler kadar etkili değildir. Çünkü o reform Yunanistan'ı ayağa kaldırmıştır, fiilen komşumuzun gözünü dünyaya açmıştır: "Spor sadece oyun değil. Spor, tanıtım, temsil, ekonomi ve performans gösterisi olarak muazzam bir güç. O halde bu güce neden biz sahip olmayalım?" Yunan Olimpiyat Komitesi, Yunanlı akademisyenler, federasyon temsilcileri, spor medyası ve spor adamları bu ortak amaçla arayışa başladılar. "Sadece sportif tesis yapmakla başarı yakalanamaz" diyen Yunanlılar, insana yatırıma yöneldiler. Rahmetli Turgut Özal'ın direktifleriyle özerkleşen Türk futbolundaki Sepp Piontek, Fatih Terim, Tamer Güney üçlüsünün başlattığı "Altın Çocuklar Projesi"nin aynısını sporun her dalında uyguladılar. Bir farkla ki; onlar başarı için bu projeyi sürekli kılacak istikrara önem verdiler. Bıkmadılar, usanmadılar, sürekli araştırdılar ve üstün yetenekli 3 bin 500 Yunan çocuğunu seçip branşlara göre dağıttılar. Onları da aile ve karakter yapıları göre elemeye tâbi tuttular; 7 kişiden 6'sını elendi. Futbol dışındaki 500 çocuğu özel eğitilmek üzere ABD'ye gönderdiler. Bu gençlerden önemli bir bölümü önümüzdeki ay, Atina 2004 Olimpiyat Oyunları'nda Yunanistan adına altın madalya mücadelesi verecekler. Yani futboldaki Yunan sürprizine benzer sürprizleri olimpiyat oyunlarında da her sahada yaşamaya bugünden hazır olalım. İşte bu proje kapsamında futbol için seçilmiş üstün kabiliyetli 68 Yunan çocuğu ülkenin üç kulübü; Panathinaikos, Olympiakos ve AEK'ya teslim edildiler. UEFA'da da görev alan Türk dostu Alexis Dedes'in her defasında "geliyor" diye dikkat çektiği Yunan futbolu sonunda Panathianaikoslu İoannis Goumas, Georgios Seitaridis, Agelos Basinas, Dimitrios Papadopoulos, AEK'lı Konstantinos Katsouranis, Basilios Lakis, W.Bremenli Agelos Charisteas ve İnterli Giorgios Karagounisler'i ortaya çıkardı. Sonra Alman Otto Rehhagel'in disiplini ile Avrupa'nın en sağlam savunmasını yapan, en stratejik, en istikrarlı ve en sıkı takımı olan Yunan Milli Takımı'nın iskeleti böyle oluştu. Tebrikler şampiyon! Sizi ayakta ama 2006 Dünya Kupası elemelerindeki en ciddi rakibiniz olarak da kaygıyla alkışlıyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.