Ders Alpay'dan

A -
A +

Yazık. Kolay işi zora sokmayı adet edinmişiz bir kere. Güle oynaya sonuçlandıracağımız maçlara illa da korku ve heyecan katıyoruz. Ne bu maceraperest halimiz?.. Söyleyin Allah aşkına... İlk 11'de ilk defa milli olan 4 oyuncuyla karşımıza çıkan Makedonya, bizim takıma 3 got atabilecek bir ekip mi? Hayır, yüzbin kere hayır. Ama atıyorlar... Neden? Millilerimizin ayakları yere basmıyor, rakibi hafife alıyor. Nasıl olsa, yeneriz havasında oynuyor da ondan. Dünkü maça bakın. Ne taktikte, ne de oyuncu seçiminde ciddi bir hata yok. Ama uygulama yanlışları ve oyuncu vurdumduymazlıkları yüzünden başımızı duvarlara vuruyoruz... "Kaçar mı, kaçar mı..." diye diye... Fırsat uçuyor, maç kaçıyor. Mesela Şenol hoca dünkü Türkiye'nin manşetinde yeraldığı gibi ihtiyacımız olan goller için bilinenin aksine orta alan ve özellikle savunmadan Alpay'a bağlamıştı umudunu. Bunun iki maksadı vardı. Birincisi kendi takımlarında sürekli oynayamayan ve maç kondisyonu eksikliği yaşayan Hakan ile Oktay'ın üzerideki beklenti ve baskıları en aza indirererek rahat oynamalarını sağlamaktı. Diğeri de gerideki oyunculara sadece savunmada değil, hücumda da aktif olmalarıı öğütlemekti. Bu kurgu, hücumda kusursuz işledi. Ama savunmada S.O.S verdi. Çünkü Azerbaycan maçında alkışladığımız, Alpay - Bülent ikilisinden oluşan tandem kurgusu bu maçta iflâs etmişti. Alpay savunmadan çok ofsansı düşünüyor ve goller atmak istiyordu. İstediğini de elde etti. Hat-trick yaptı ama savunmamız çöktü. Sonuçta Alpay Bursa'nın uğurunu, millilerin yenilmezlik gururunu kurtardı. Ama kaçan puanları kurtaramadı. Umarız bu maç ders olur. Özellikle de sevgili Emre'ye ders olur. Çünkü gördüğü sarı kart, dünkü kaybedilen puanlar kadar önemlidir bu ülke için. Bizden söylemesi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.