Dert değil derbi

A -
A +

"Hayat bir hikaye gibidir, ne kadar uzun olduğu değil ne kadar güzel olduğu önemlidir."  Ertelenen ama ikinci yarının futbol galası gibi görünen F.Bahçe-Beşiktaş derbisi, ABD-Irak gerginliğini bile gölgede bırakacak sıcaklıkta... Herkes bu maça kilitlenmiş... Pekii, nedir bu maçı cazip kılan şey... Tarihi dostların, "üç puan"la özetlenen rekabeti... Sadece 3 puan mı? Evet, sadece üç puan! Ya, ilk yarıyı 41 puanla lider bitiren Beşiktaş farkı açacak... Ya da 35 puanlı F.Bahçe zirveye biraz daha yaklaşacak. Ama bu maçla iki takımın ikisi de ne şampiyon olacak ne de şampiyonluktan olacak!  Spor bir kültür işidir... İçinde, dostluk, sevgi ve saygı yoksa, o şey spor olmaktan çıkar, curcunaya dönüşür... Ama sporda rekabet her zaman vardır. Hem de dişe diş, göze göz... İşte size iki örnek... F.Bahçe'nin 57 kiloda iki büyük boksörü vardı. Biri, kulübün boks antrenörü Durak Varol'un oğlu Tuncay Varol, diğeri de Karslı Kibar Tatar... Tuncay genç, azimli, hırslı ve başarıya açtı... Kibar ise uluslararası tecrübesi olan yaman bir boksördü... 1992 Barcelona Olimpiyat Oyunları öncesi Uluslararası Ahmet Cömert Turnuvası'na amatör boksun kralı Küba birinci takımıyla gelmişti. 23 ülkenin yer aldığı turnuvaya Türkiye de iki takımla katılıyordu. Kibar ve Tuncay yarı finalde buluşmuşlardı. Finalin diğer ayağında ise Kübalı vardı. Herkes, iki Türk'ten birinin finale yıpranmadan çıkmasını istiyordu. Tuncay'ın köşesinde rahmetli İsmet Atıcı... Kibar'ın köşesinde ise rakibi Tuncay'ın babası Durak hoca vardı. Abdi İpekçi Salonu hınca hınç doluydu... Ringde, profesyonellere taş çıkartan korakor bir mücadele sergilendi, iki boksörün de kaşı gözü şişti... Gong vurdu, ayakta alkışlanan maçı Kibar kazanmıştı. Ama iki boksör de ringden sarmaş dolaş indi. Kibar'la Tuncay'ın o gün bugündür ne kadar çetin bir rakip olduklarından çok, dostlukları konuşulur. İşte sporun gücü bu...  Geçelim diğer örneğe... 82 kilo Avrupa Şampiyonu güreşçimiz Reşit Karabacak, 1984 Los Angeles Olimpiyat Oyunları'nda ABD'li Shultz'la karşılaştı... Acımasız bir maç olmuştu. ABD'li güreşçi, kural dışı bir judo oyunuyla Karabacak'ın kolunu kırmıştı. Maç sonu, ABD'li iki avukat Karabacak'ın yanına gelip, "İsterseniz, Shultz aleyhine tanzimat davası açabiliriz!" dedi. Reşit sordu, "Siz ne kazanacaksınız, ben ne kazanacağım?" Avukatlar, "En az 100 bin dolar siz, 50 bin dolar kadar biz!" cevabını verdi. Karabacak, tercümanın omuzunu sıkarak, "Bak ağam, sen bu adamlara söyle... 100 bin dolar bir servet ama... Biz savaşmadık, spor yaptık... Ben kimseden davacı değilim... Minderdeki mücadelede, minderde kalır... Ama, minder dışında biz hep dost kalırız!"  Bilmem anlatabildim mi?  Tuttuğunuz takım, her zaman zafer kazanamayabilir ama unutmayın, siz her zaman gurur duyulacak biri olarak kalabilirsiniz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.