Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan bey doğuştan futbolcu... Spora da sporcuya da yakın... Nitekim onun bu hislerini iyi bilen kulüp başkanlarımız her fırsatta sayın Başbakan'a çıkıp, statların devri, vergi affı, vergi indirimi gibi kolaylıklar istiyorlar. Kamu yararına çalışan kulüplerimize bunların sağlanmasına bir diyeceğimiz yok. Ama?.. Bir spor yazarı olarak, sayın Başbakanımız'a bir teklifte bulunmak istiyorum. Kulüplerin futbol için isteklerine siz ne kadar sıcak yaklaşıyorsanız, kulüplerin de özellikle ata sporumuz güreşi ayağa kaldırması için aynı şekilde mukabele etmesini şart koşun... Lütfen Başbakanım !... Sizden çeşitli taleplerde bulunan kulüp başkanlarına "GÜREŞ ŞUBELERİ"ni açmalarını emredin. F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım, G.Saray Başkanı Özhan Canaydın, Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, Trabzonspor Başkanı Atay Aktuğ ve diğer başkanlara sorun lütfen... "Güreş şubeniz var mı? Olimpiyat, Dünya ve Avrupa Şampiyonu Hamza Yerlikaya sizin kulübünüzde niye güreşmiyor?" Sorun lütfen... "Mehmet Özal'ın, Şeref Eroğlu'nun elinden kim tutacak?" Sorun lütfen... "Sponsorluk Kanunu çıksın" diyen bürokratlarınıza sorun, bugüne kadar hangi şirketleri sporun sponsoru yapabilmişler? Sorun ki, çıkardığınız kanunların karşılığını görün... Teknik adamlar ve liderlik G.Saray'ın hocası Hagi'yi Kayseri'deki telefon falsosundan sonra "Baskı altında panikliyor. Takımına negatif elektrik yüklüyor. G.Saray da bundan etkileniyor" diye eleştirmiştim. Tanju Çolak, Rüştü Reçber gibi yıldızları futbolumuza armağan eden sevgili Adnan Dinçer, yazımıza bir ek yaptı. Dedi ki, "İyi teknik direktör, lider özellikleri gelişmiş olandır. Hagi'nin lider özelliği gelişmemiş. Bu yüzden hatalar yapıyor." Ah Adnan hocam, hata yapan sadece Hagi mi? Şöyle Süper Lige bir bak, ne örnekler göreceksin. Hikmet Karaman gibi kendi meslektaşına olmadık hakaretleri yağdıranı mı istersin? Ya da, sadece bindiği dalı değil neredeyse ağacı kökünden kesecek davranışlar sergileyenleri mi? Van Hooijdonk, Tuncay ve Volkan gibi bir kaleciyi yerin dibine batıran Avrupalı Daum'u mu? "Eleştirmekle ne olur?" mu diyorsun, o halde milyonların önünde futbolcusunu sille tokat döven Yılmaz Vural'a ne buyurursun? Bizde örnek çok hocam... Meslektaşların arasından seç beğen al ve bu davranışlar hangi liderlik kriterleriyle izah edilir, anlat bize lütfen! Mıhlama "Sizden beklenenden fazlasını yapmak düsturunuz olsun!" Büyük Türkiye hayali Şenes Erzik'ten, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a.., Şampiyonlar Ligi Kupası İstanbul'da tura çıkıyor. Tabii ki benim de gözlerimin içi gülüyor. Nasıl gülmesin ki? Patates tarlası gibi çamur zeminlerden çim sahalara... Sobası yanmayan, duşu akmayan kırık dökük binalardan, 5 yıldızlı otel konforundaki tesislere... Edirne'den öteye adım atamayan futbolumuz kuvveden fiile geçmiş. Avrupa'dan biri UEFA, diğeri Süper, iki kupa getirmiş G.Saray'ımız. Son 10 yılda ikisi Avrupa Şampiyonası, biri Dünya Kupası olmak üzere üç finale katılmış ay-yıldızlı takımımız. Üstelik tarihinde ilk kez dünya üçüncülüğü kazanmış. Metin Oktay'ın Palermo, Can Bartu'nun Vicenza, Selçuk Yula'nın Blue Weis denemelerinden sonra futbolcularımızın yüzüne kapanan Avrupa kulüplerinin kapısı yıllar sonra yeniden açılıvermiş. Gözlerimizin içi gülmesin de ne yapsın? Futbolumuz adım adım yükselirken tökezlese de futbolcularımız... Ufkumuz gelişmiş, vizyonumuz değişmiş, gözümüz açılmış, beklentilerimiz artmış, organizasyon gücümüzü farketmiş cümle insanımız... Ne gam ne keder; artık "hayal" dediklerimiz "gerçek"leşir olmuş... İşte Olimpiyat Stadı, işte Avrupa Şampiyonlar Ligi finali... İstanbul, 25 Mayıs'ta bir büyük finale ev sahipliği yapacak. Dünyanın gözü Türkiye'de olacak bugünden itibaren... Bu şehir insanı, otelleri, ulaşımı, telekomünikasyon ağı ve organizasyon gücüyle dünyaya "İstanbul olimpiyatlara da hazır" mesajını verecek, o gün. Az şey mi bu? Az şey mi, "Büyük Türkiye hayali"ni dünyaya yavaş yavaş gerçekleştiği bir organizasyonla da olsa anlatma fırsatı?