Emre Belözoğlu futbolumuzun en genç ve en mantıklı süper starı! Bir kaç ay önce adı "F.Bahçe"yle anılmaya başladığı bir dönemde, kendisiyle uzun bir röportaj yaptım. -F.Bahçe'ye gelecek misin? "Dönmeyeceğim!" -Neden? "Daha çok gencim... Önümde futbol oynayabileceğim uzun yıllar var. Şu dönemde Avrupa'da olmalıyım. İnter'de kalıp sembol olamayacaksam, İngiltere veya İspanya'ya gider orada oynarım. Ama Türkiye'ye 5 yıl daha dönmeyi düşünmüyorum." Spor medyamız; bu iddialı röportaja rağmen ısrarla Emre'yi hergün F.Bahçe'ye getirdi götürdü. Ben de kıs kıs güldüm. Çünkü, özel röportajdaki Emre ile basın toplantılarındaki Emre farklı söylemlerde bulunuyordu. İlkinde, "şuur altında gizlediği gerçeği - Dönmeyeceğim!" açıklayan Emre, ikincisinde ise "F.Bahçe'ye kapıyı kapatamam!" sözleriyle vaziyeti idare etmek isteyen Emre vardı. Gazeteci ile teyp arasındaki fark da bu noktada ortaya çıkıyordu. Birinde, iğneyle kuyu kazan titiz bir gazetecilik sonucu gerçeği öğrenmenin bahtiyarlığı diğer tarafta teyp çözme... O da ne? Erman Toroğlu, Musa Çözen, Bülent Ünder, Serdar Çakır, Asaf Keçeci, Atıf Keçeci, Yemen Ekşioğlu ve Turan Sofuoğlu gibi sporun önde gelen şahsiyetlerinin de katıldığı Lig TV'nin gecesinde hatırı sayılır F.Bahçeli bir dostum kulağıma eğildi ve dedi ki "Röportajını okudum. 'Emre dönmeyecek' diye yazmışsın. Keşke yazmasaydın!.. Şimdi kulüpten geliyorum, o iş bitti. Sadece o mu, Nihat da bitti. Bu sezon ikisi de F.Bahçe'de... Senin gibi ciddi ve güvenilir bir gazetecinin böyle bir hataya düşmesi dost olarak beni üzdü!" Yeşilçam'dan gelme yapımcı dostuma dedim ki, "Sen kulüpte kiminle konuştun bilemiyorum. Ama konuştuğun kişi seni fena halde yanıltmış. Ben, Emre'nin bana söylediklerinde zerre kadar bir samimiyetsiz ifade görmedim. Ben Emre'nin sözlerinin her kelimesine inanıyorum. Çünkü o ne istediğini bilen gerçek bir yıldız." "Var mısın iddiasına?" dedi dostum. Prensip olarak iddialaşmayı sevmediğimi anlattım ve "Ama ille de sonucu görmek istiyorsan biraz sabret, hangisi doğru görürsün" dedim. ..Ve, Emre ne istediğini bilen bir sporcu olarak sözünde durdu... F.Bahçe'ye gelmek yerine Gazeteniz TÜRKİYE'ye açıkladığı gibi İngiltere'yi tercih etti... İşte Emre'yi yıldız yapan da! Ne istediğini bilmek! Bu lig başka Az ve öz! Transferler müthiş! Appiah, Ailton, Jefferson ve diğerleri... Hepsi de isabetli! Hepsi de takımlarını taçlandıracak isimler!.. Ben, bunca yılda kulüp yöneticilerinin bu kadar titiz, ölçülü ve mantıklı davrandığına ilk kez şahit oluyorum. Ya bu ülkeye birşeyler oldu ya da gerçek Türk futbolunu gördü. Ne olduysa oldu, geldiğimiz nokta harika... Artık; ağıtlar değil, destansı zaferler tartışılıyor... Hedefler büyüdü, paraların harvurup harman edildiği günler geride kaldı... Şimdi, hesap kitap devri... Süper Lig'de kalite, güven, rekabet ve heyecan devri. Bu sezon?.. Evet bu sezon başka bir sezon!... Bıçak gibi çözüm Havuz, sesi gür çıkanların çıkarlarının korunduğu rantiyeydi. Dr. Levent Bıçakçı, Donkişot gibi ortaya çıktı. Ama bu, gösterişsiz, sade ve sessiz bir çıkıştı. Tıpkı, Şampiyonlar Ligi finalindeki görkemli organizasyon öncesindeki çıkış gibi sessizdi. Tıpkı, güven kaybına uğrayan Türk hakemliğinde, Sabri Çelik - Ufuk Özerten değişikliğindeki MHK operasyonu gibi saygındı. Tıpkı, Milli Takım'da; Yanal - Terim değişikliğindeki kadar karizmatikti. Herkesin eline ''Havuz'' markalı bir sakız tutuşturdu Levent başkan. Büyükler ve küçükler, spor medyamızı da aralarına alarak günlerce çiğnediler o sakızı. Bu arada Bıçakçı ve ekibi perde arkasında uzmanların çalışmalarını masaya yatırdılar. Amaç; sakızın tadını değil futbolun keyfini artırmaktı. Başardılar; herkesi mutlu kılacak adaletli sistemi ortaya çıkardılar! Tebrikler Bıçakçı... Şimdi Türk futbolunda herkes daha bir umutlu, daha bir iddialı ve daha bir heyecanlı! İşte "Bıçak gibi çözüm" diye ben buna derim.