İyi - kötü, zengin ve yoksul ! Ateş çemberi yanı başımızda... Bağdat'ta bir tarihin üstüne bombalar düştü, çok canlar yandı, hâlâ yanıyor da... Ama biz, bir tiyatro oyuncusu gibiyiz... Savaşın gölgesinde olsak da spor yazmak mecburiyetindeyiz. Spor dedikse, ne Sürreyya Ayhan, Hamza Yerlikaya, Nazmi Avluca, Şeref Eroğlu, Sinan Şamil Sam, İbrahim Kutluay ne de G.Birliği ve Trabzonspor'u zirveye taşıyan öz be öz bu ülkenin çocukları Ersun Yanal ile Samet Aybaba! Konumuz, tarih değişse de değişmeyen F.Bahçe gerçeği!.. F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile Irak'ın devrik devlet başkanı Saddam Hüseyin arasındaki ortak nokta nedir, derseniz. Cevapları duyar gibiyim... "Her ikisi de kendi toplumuna acı ve ızdırap veriyordu. Her ikisi de gitmemek için direniyordu... Saddam direnişini sürdüremedi... Yıldırım ise hâlâ kendisine zaman kazandıracak oyun ve oyuncular buluyor." Doğru, helal olsun! Bu da bir sanattır! Ama, bu tiyatro daha ne kadar sürer? Orası meçhul!.. Ayrıca Yıldırım, "Bıraktım, gidiyorum" derse F.Bahçe düzelir mi? Orası da meçhul! Çünkü problemin çözümü, sistemde... O da F.Bahçe'de yok! Oğuz Çetin, futbol bilgisine ve insanlığına en çok güven duyup inandığım bir futbol adamı. Dikkat edin, "futbol adamıydı" demiyorum, hâlâ "adam gibi adamı!" diyorum. Ama, ne yazık ki, F.Bahçe değirmeni onu da öğüttü... Bu saatten sonra mütevazı imparator, yeniden teknik direktörlük yapacak güç ve cesareti kendisinde bulabilir mi? Kanaatimce, bu saatten sonra F.Bahçe teknik kadrosunda görev almaya kimse kolay kolay cesaret edemez. Nitekim, 40 yıllık Tamer Güney hoca bile kaçak güreşiyor... Taşın altına elini koymaya yanaşmıyor. İşte bu, tecrübe farkı!.. Oysa, Oğuz Çetin, o içi timsahlarla dolu havuza balıklamasına atlamış mıydı? Olup bitenler için duygularım diyor ki, "F.Bahçe, Mustafa Denizli'nin gazabına uğradı." F.Bahçe Stadı, Samandıra ve Dereağzı tesisleri... Aziz Yıldırım'ı taçlandıran eserlerdi. Ama, Saddam'ın sarayları gibi o muhteşem eserler de - futbol takımının başarısızlığıyla - havasını kaybetti. Şimdi, sorgulanması gereken şey, "Bu enkazı kim ya da kimler, nasıl kaldırır?" Ama hâlâ bu safhaya geçilemedi... Çünkü, Aziz bey kötü bir kumarbaz gibi; F.Bahçe'yi kurtarmaktan çok, F.Bahçe için ipotek ettiği varlıklarını nasıl kurtaracağının derdinde, şu günlerde... Yoksa, bunca başarısızlığa rağmen ısrarcı olur muydu, dersiniz? Muhalefet Davut Dişli'yle atağa kalkmış! Dişli'yi 20 yıldır tanırım... Genç, teşkilatcı, futbolu iyi takip eden ve organizasyon becerisini olan biri. Ama, F.Bahçe'yi yönetmek, Altyapı Derneği'ni yönetmeğe benzemez! Yine de Dişli'yi cesaretinden dolayı kutlarım... "Ben varım" diyebildiğine göre, bir hesabı da vardır elbet... Allah kolaylıklar versin. Yalnız, bir spor yazarı olarak, Dişli'den "Ben adayım" demesinin yanında, F.Bahçe için uygulayacağı reçeteyi de sunmasını beklerdim. O zaman, Dişli'nin adaylığı "Donkişot'un yeldeğirmeniyle mücadelesine benzemez, daha inandırıcı olurdu. Umarım, Davut kardeş, F.Bahçe çarkını sağlıklı işletecek, Dişli sistemini doğru kurmuştur.