"1 puan!" Sadece 1 puan lazımdı, F.Bahçe'ye tur için! Meğer o bir puanı almak ne zor imiş, Alman Ligi'nin 10. sırasındaki takımı E.Frankfurt'tan... Zor ama hayal, Tuncay ve Semih ile gerçek oldu. *** Daha geçen hafta kendi liginde Werder Bremen'e 6-2 yenilen bu E.Frankfurt değil miydi? Nasıl olur da, kendi liginde folluk olan bir takım, Turkcell Süper Ligi'nde ilk yarıda en yakın rakibine 7 puan fark atan lidere böyle diklenirdi? Şaşırmadım, iki ülke arasındaki futbol farkını düşününce... *** Ama gerçek olan şey şuydu, öyle ya da böyle, F.Bahçe'ye tur için 1 puan gerekliydi. Her F.Bahçeli'nin arzusu da buydu, maç başlamadan önce... "Bir beraberlik yeter bize" diyorlardı. Fakat, Zico ve ekibi, savunmada kalındığı taktirde o bir puanın gelmesinin çok zor olacağının bilincindeydiler. E.Frankfurt'a karşı bir zafer kazanacaklarsa bunu vura vura başaracaklardı. Nitekim, Zico'nun 4-2-2-1-1 düzeninde sahaya sürdüğü F.Bahçe, hücum futbolu oynayacağının sinyalini daha kafadan vermişti. Öndeki Kezman'a gerisindeki Alex ile birlikte iki kanat adamı Tuncay ve Appiah sürekli destek oluyordu. Hatta, zaman zaman ön liberodaki Aurelio bile öne çıkararak, rakip savunmadan dönen toplarda golü hedefliyordu. Ancak, F.Bahçe'nin unuttuğu bir şey vardı, o da "savunma"ydı. Özellikle de alan savunması... Mesela, 4-4-2 düzenindeki Frankfurt'ta orta sahanın solunda oynayan Streit maç içinde deplase olup, sık sık kanat değiştiriyordu. Fakat bunu fark edemeyen Uğur, Streit'in ortasını ağzı açık seyretti. Belki bu hata telafi edilebilirdi, eğer maçın başından beri, Takahara'yı kademeli savunma ile kontrol altında tutan Edu ile Lugano, biraz dikkatli olsalardı. Fakat onlar da Uğur gibi pozisyonun da markajındaki oyuncunun da seyircisi oldular. Etti mi üst üste iki hata... Hayır, bitmedi, daha vahimini Takahara'nın kafa vuruşuna erken yatan kaleci Volkan yaptı. ..ve, F.Bahçe ava giden talihsiz avcı gibi avlandı. Gol ararken, golü yeyiverdi. Ama koca 80 dakikayı aşkın bir süre vardı. Neler olurdu neler. Tuncay'ın üst direğe çarpan şutu, insanı kalpten götürür gibiydi. Ardından Aurelio'nun kaleci Pröll'de kalan bazukası. Önder'in harika ortasında bu defa heyecan fırtınası estiren Kezman'dı. Ama olmayınca olmuyordu. Yine de umut doluydu F.Bahçe. Fakat içimde bir korku vardı. O da şu, ilk yarı boyunca aralara sızan Streit ve onun pozisyona soktuğu Takahara. Zico, bu Streit - Takahara ikilisine bir çözüm düşünür diye bekledim. Ama ne gezer!.. Adamlar geze geze ikinci golü yaptılar ve keyiflerine keyif kattılar. *** Oysa daha maçın başında biri Kezman diğeri Aurelio ile iki mutlak pozisyon yakalamıştı, F.Bahçe... Tur için, koca bir umut vardı... Çünkü E.Frankfurt'un takım savunması zayıftı ve bol pozisyon veriyordu. Özellikle geri dörtlüsündeki Preus, Rehmer, Kyrgiakos ve Vasoski karamboldeki hiçbir topu tek vuruşta uzaklaştıran bir çabukluğa sahip değillerdi. İyi bir Semih ya da Mehmet Yozgatlı gibi hızlı ve çabuk bir oyuncu olsa araya girip, büyük iş yapabilirdi. Zico ikisini de tercih etti. Hatta Deivid'i de alarak üçlü forvete döndü. Tuncay'ın golü de; Semih'in golü de tur da ondan sonra geldi. *** F.Bahçe'nin Avrupa hayali bu şekilde devam etti... Bu zafer Türk futboluna armağan olsun ...