Şenol Güneş, geleceğe yönelik hayâl gücüyle, hem sonuçları hem de başlangıçları değiştirdi! Nasıl mı, birazdan anlatacağım... ABD'ye eğitim için gittiğimizde futbol, sadece kolejlerde bayanların oynadığı bir spordu. Amerikalı erkeklere 1989'da, "futbol" denildi mi, "Amerikan futbolu"nu anlar ve bizim ayak oyununa "Onu kızlar oynuyor", derlerdi. Ama 1994 Dünya Kupası, ABD'lilerin de gözünü açtı. Bush'un ülkesi, "soccer" dedikleri futbol oyununda büyük mesafe kaydetti. Şimdi, 2014 Dünya Kupası'nın kendi ülkelerinde olması için sivil ve resmî kuruluşlarıyla, Dünya'yı "Bunu, ABD'den daha iyi kimse yapamaz" diye propaganda bombardımanına tutuyorlar. Bunları anlatmamızın sebebi şu... Türkiye, Fransa'daki Konfederasyon Kupası'nda futbolu böylesine önemseyen süper bir ülkenin takımına karşı mücadele etti. Hem de 8 yeni adamla... Ömer, Alpay ve Bülent'in dışındaki 8 oyuncu, ilk defa bu çapta bir organizasyonda forma giyiyordu. Öncelikle, teknik direktörümüz Şenol Güneş'i gelecek ve değişim adına yaptığı cesaretli operasyondan dolayı tebrik ediyorum. Neden? Konfederasyon Kupası'na kıt'a şampiyonları katılıyor olsa da bu tür turnuvalar, özünde deneme yeridir! Ülkeler, futbol düşüncelerini, yeni hocalarını, değişen takımlarını, oyun sistemlerini, hatta seyircilerini bile test ederler. Sonunda da, "Aksayan yerimiz neresidir?" ya da "Etkili olduğumuz özelliklerimiz nedir?" türünden bir takım notlar çıkarır ve buradan hareketle, bir sonraki Avrupa Şampiyonası ya da Dünya Kupası'na en iyi şekilde hazırlanırlar. Türk Milli Takımı, bu anlamda ABD karşısında başarılı bir imtihan verdi. Kalede Ömer, savunmada Fatih Sonkaya, orta alanda Gökdeniz, Volkan ve Selçuk, forvette Tuncay ile Okan Yılmaz iyi mücadele etti. Gelecek için ümit veren bir futbol sergilediler. Ancak, İbrahim ile Ahmet Yıldırım'ı aynı yeterlilikte göremedim. İbrahim, yediğimiz kafa golüne adeta seyirci kaldı. Rakibinin üstüne baskı kurmayı düşünmedi. Savunmadaki kademe kurgusunda da inanılmaz pozisyon hataları yaptı. Ahmet Yıldırım ise böylesine sert oynanan maçların adamı değildi ve nitekim sakatlanarak yerini Ergün'e bıraktı. Ancak burada bir konuyu dile getirelim... Milli Takımımız'ın sol tarafı S.O.S veriyor. Bence, ne Abdullah'ın ne de Hakan Ünsal'ın yeri doldurulabilmiş değil. Okan ve Tuncay ile o kadar gol kaçır ve peşinde olmayacak bir gol ye!.. Gol ararken, gol yemek... Olsa olsa beceriksizliğin bir sonucu olabilir. Ne yazık ki, biz bu beceriksizliği de bir çok maçta tekrarlıyoruz. Ama, sevindirici olan bir şey var... Tuncay ve Okan'ın o kaçan gollere rağmen, oyundan kopmadan maça asılmaları... Gol aramaları ve onu da başarmaları. Şahsen, Okan'ın penaltı ve Tuncay'ın şahane golünden sonra umutlandım. Şenol Güneş hocanın "Buraya final oynamaya geldik!" söylemine olan inancım dünkü oyundan sonra bir kat daha arttı. Kusurlarına rağmen bu takıma güveniyorum. 2004'e imzamızı atacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın!