Bugün, 19 Ocak 2005 Perşembe!.. Umut dolu bir sabaha merhaba demeye hazırlanıyoruz!.. İstiyoruz ki hiçbir şey keyfimizi kaçırmasın... Fakat hayır!.. Günün ilk haberi yine Futbol Federasyonu seçimleri... ..ve baş döndüren malum kulis görüntüleri!.. Kartvizitinde işadamı yazan ve "sözünün eri" denilen kelli felli adamların görüntüleri bu... Hepsi, Sheraton Otel'de krallar gibi ağırlanıyorlar. "Gak" deyince su, "guk" deyince et!.. Yesinler, içsinler, afiyet şeker olsun, Futbol Federasyonu delegeliği gibi önemli bir görevi icra edecekleri için. Yeri gelmişken belirtelim... "Delegelik" haysiyetli bir görev... Kullanacağı bir oy çok önemli... O oyun değerini ne para, ne makam, ne de siyasi irade belirleyebilir. O oy sadece delegenin inancı doğrultusunda kullanılması gerekir. Fakat hayır!.. Genel Kurul'daki manzara trajıkomik!.. Her dakika kararlar değişiyor. Kulüpler Birliği ve diğer taban birlikleri yanar döner gibi bir o yana, bir bu yana... Bir süre önce Ayhan Bermek'in yanında olanlar Haluk Ulusoy'a geçiyor. Bir süre sonra tablo tersine dönüyor. Böylesine olgun ve vakarlı insanların kararları bu kadar basitçe değişir mi? Değişmemesi gerekir. Ama değişiyor! Bu tablodaki seçimin sonucu inanın beni hiç mi hiç ilgilendiriyor!.. Şimdiden söyleyeyim, sonuç benim için tam bir FİYASKO! Çünkü istisnaları bir tarafta bırakıyorum ama bu delegelerin en değme oryantale taş çıkaran dansları midemi bulandırıyor. Lütfen beyler, "Lütfen!" kendinize başka bir oyuncak bulun! Futbolu kendi haline bırakın... İnanın bundan daha dramatiği olmaz! Ulusoy kazanırsa... Siz, bu yazıyı okurken, belki de seçim sonuçlanmış ve başkan belli olmuş olacak. Ya da en kötü ihtimalle seçim ertelenecek ... Bu gelişmelerden habersiz olarak, istedim ki, düşündüklerimi daha objektif olarak seçim öncesinde yazayım. Diyelim ki, bu tartışmalı seçimi Haluk Ulusoy kazanmış olsun. O zaman, Başbakan Yardımcısı sayın Mehmet Ali Şahin gerçekten, "Ulusoy kazanırsa yetkimi kullanır, Genel Kurul'u yeniden olağanüstü kongreye davet ederim" sözünün gereğini yapar mı? Yaparsa, bu futbola siyaseti karıştırmak olur mu, olmaz mı? Bu tercih, özerkliğe darbe midir, değil midir? Bunları sırasıyla bir düşünün lütfen! Kanaatim odur ki, seçim biter tartışma da son bulur. Yine kanaatim ve dileğim odur ki, seçim öncesi o açıklama ile Bakan bey sadece böyle bir yetkisinin olduğu ifade etmiş olsun. Aksi, kaosa davetiye olur. Şöyle bir düşünün... Zaten sayın Bakan'ın da o yetkisini gerçekten kullanacağını sanmıyorum! Çünkü o zaman içeriden ve dışarıdan sayın Bakan'a şu soruyu sormazlar mı? "Sözünü ettiğiniz konular vardı da bugüne kadar neden gereğini yapmadınız?" Bir şey daha... Kabul etmek gerekir ki, her şeyin üstünde olan Genel Kurul'un tercihi Ulusoy'u seçerse "aklanması gerekir" dediğiniz iddialar için bir kez daha ibra edilmiş olmaz mı? Varın, bundan sonrasının yorumunu siz yapın! Kim bu Bakraç Hani bir söz var, "Bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış!" diye.. Kongre salonuna dün bomba gibi düşen şu mektup olayı da böyle bir şey!.. Hani, FIFA Başkanı Blatter'e gönderilen ve içinde "Türkiye'de siyaset seçimlere darbe vuruyor. Bu seçimlere engel olun" diye yazan Türk avukat Mustafa Bakraç'ın mektubundan bahsediyorum. Yazanın, niyeti ve futbol sevgisi ne olursa olsun, o mektup ile olaylı İsviçre maçı sebebiyle zaten FIFA'da soruşturma geçiren Türk futbolunun durumu daha bir zora girmiştir. Ama yine de, "Kim bu avukat? Nereden çıktı? FIFA'ya gitme yetkisini kendinde nasıl gördü?" diye defalarca kendi kendime sorduğum o Bakraç'a kızamıyorum. Çünkü o, "özerklik" ve "demokrasi" kavramlarını özümseyememiş Türk futbol ailesinin iflah olmaz görüntüsünün en son halkasıdır. Olay bu kadar basit! Bay Ombudsman!.. Futbol dünyasındaki varlığı çok ötelere gitmeyen Hasan Doğan geçen sefer olduğu gibi bu kongrenin en renkli simasıydı. Ombudsman gibi belirleyici göründü. Hasan Doğan beyin gücünü herkes siyasette bağladı. Doğru mudur, doğrudur! Ama Hasan bey bu iddiaları reddedip, kulislerin bu kadar etkin şekilde içinde yer almasını, "Benim aktif rol almamı kulüpler istiyor" diye açıkladı. Tabii ki ben de katıla katıla gülüyorum bu açıklamaya... Güle güle Bıçakcı Her şeyin bir ömrü var. Futbol Federasyonu'ndaki yönetimlerin de... Nitekim Levent Bıçakcı yönetimi de son buldu... "Başarı" kavramı izafidir. Kişiden kişiye, bakandan bakana değişir. Ama değişmeyen bir gerçek var. O da şu, Bıçakcı giderken, Federasyon'a farklı bir üslup, kadife gibi yumuşak bir tarz ve hizmet adına atılan 99 golü anlatamadan giden ilk yönetim olgusu bıraktı. Güle güle Bıçakcı.