Gel de gururlanma

İnanılmaz bir final! İşte olay bu!.. İşte güç bu!.. Ülke insanı; birbiriyle uğraşarak küçük derelerde boğulmayı değil de, el ele verip, okyanusları aşmayı hedeflediğinde Şampiyonlar Ligi finali gibi büyük organizasyonların bile çok rahatlıkla üstesinden geliyor. İşte dün gece Olimpiyat Stadı'ndaki Milan ile Liverpool arasındaki Avrupa Şampiyonlar Ligi finali Türkiye'nin böylesine büyük bir gururu yaşadığı geceydi. İktidar ve muhalefetiyle bu ülke insanının en güzel takım oyununu nasıl oynayacağını dünyaya haykırdığı geceydi. Dün, Milanlılar'dan, Liverpoollular'dan önce benim gecemdi... Benim gibi, Türkiye'nin büyük projelerin çok rahat üstesinden geleceğine inananların gecesiydi. Teşekkürler Türkiye!.. Teşekkürler UEFA 2. Başkanı sayın Şenes Erzik.. Teşekkürler sevgili başkan Haluk Ulusoy... Teşekkürler sayın başkan Levent Bıçakçı... ..ve teşekkürler, bu organizasyonda katkısı olan herkese. Bu Milan'ın hocası Carlo Angelotti, F.Bahçe Teknik Direktörü Christoph Daum'dan sanki kopya almış gibi... İtalya temsilcisi Milan'ın sahadaki düzenin tıpkı F.Bahçe gibi... Kalede Dida... Savunmada; Cafu, Stam, Nesta ve Maldini'den oluşan dörtlü bir zincir. Orta sahada baklava dilimi... Dilimin savunmaya yakın ucunda F.Bahçe'deki Aurelio rolüne soyunmuş Pirlo ama ondan daha fazlası olan biri, forvet ucunda Kaka, sağda Gattuso, solda Seedorf yer alıyor. Pirlo ön liberoda jandarma gibi bölgesinden ne top ne de adam geçiriyor. Topu kazandığında da ustaca önündeki Kaka'ya çıkarıyor. O da Shevchenko'ya... Bu futbolcu ''Gol'' denilince Avrupa'da akla gelen ilk isimlerden ama Milan'dan ondan daha aktif olanı var. Chelse'den Milan'a 1 yıllığına kiralanan Herman Crespo bu... Liverpool savunmasının tüm zaaflarını biliyor. Hiç boşa hamle yapmıyor. Her atağı gol oluyor. Özetle saat gibi tıkır tıkır işleyen bir takım Milan... Futbolu da şiir gibi oynuyorlar. Hedefi bulmayan hatalı pas yok denecek kadar az. Oyun disiplini ve yardımlaşma mükemmel. Karşıdaki rakibi 'Ben güçlüyüm... Ben büyüğüm'' diye baskı altına alan bir havaları var. İngiltere temsilcisi Liverpool ise tavşan gibi... Genç, tecrübesiz ve ürkek!.. İyi bir ekip olmadıkları da her hallerinden belli... Ne bir oyun düzenleri var ne takım disiplinleri ne de sahada doğru bir yerleşimleri... Galiba İspanyoıl taknik adam Rafeal Benitez'in ''70'lerdeki Liverpool devini yeniden uyandıracaklar'' dediği çocukları için bu finalin ilk deresi kabus gibi bir şey... Ama ikinci yarı başka... Sanki dev uykudan uyanıyor... Önce başa dönelim Liverpoollular'ın uyku haline... Milanlılar tarafından daha ilk dakikada golle cezalandırıldıkları ana... Bir ölü top... Milanlı Pirlo'dan tıpkı F.Bahçeli Alex'in kulaklarını çınlatan güzellikte bir orta ve o ortaya yine F.Bahçeli Luciano gibi gerilerden gelen bu tür finallerin adamı Maldini'den enfes bir vuruş... Goooollll... Dudek'in koruduğu filelere giden Maldini yapımı o gol Milan'ın farkını anlatan ilk işaret fişeği... Belli ki bu gole Olimpiyat Stadı'nda en çok sevinen iki kişiden biri İtalya Başbakanı ve Milan Başkanı Berlusconi! Diğeri mi sıkın durun, İtalya Başbakanı Berlusconi'nin ''Arkadaşım'' diye dilinden düşürmediği bizim F.Bahçeli Başbakanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan... İkisi de tribünde... İkisi de yan yana seyrediyor finali... . Her yönüyle unutulmaz bir gece... AB'ye uzanan dostluk köprüsü bu... Avrupa'ya verilen ''Büyük Türkiye'' mesajları... İnanılmaz bir final bu!.. İşte büyüklük bu... Sonrası mı, o büyük finale yakışan bir oyun... Herman Crespo'nun Milan adına golleriyle sahne alışı. Sonra Smicher ve Alonso'nun ortaya çıkışı... ..ve İtalyanların korkulu rüyası Gerrard'ın futbol gösterisi... ''45 dakikada bitti'' denilen finale doyumsuz keyif katan Liverpool patentli üç gol!... Özellikle de Gattuso, Gerrard'ı düşürdüğü penaltı... Alonso topun başında, vuruyor, Dida ilk pozisyonda başarılı... İkinci pozisyonda Alonso galip geliyor...Devin devi mağlup edişi bu olsa gerek... Teşekkürler Milan, teşekkürler Liverpool! Bize bu coşku dolu, futbol dolu keyifle izlettiğiniz için...