"Her şey bir anda değişecek. Cep telefonu gibi kök hücreler de hayatımıza aniden girecek. İşte o an, çaresi yok sanılan bir çok hastalığın tedavisi son derce basit ve sıradan olacak. Tıp adamları ve hastalar, 'Tedavi adına daha önceleri biz ne yapıyorduk?' diye birbirlerine soracaklar...'' Bilim kurgu gibi bir şeydi, dinlediklerim... Yanı başımdaki koltukta oturan ''profesör'' unvanlı doktorun, telefonun diğer ucundaki meslektaşına verdiği tıp dünyasındaki yenilik, hayal gibi ama bir o kadar da heyecan vericiydi... ''Kordon kanından üretilen kök hücreyle tedavi, tıp adamlarına virüs taşıma ve reaksiyon riski hemen hemen hiç olmayan yeni bir kapı açıyor. Genetikten de ileri bir kapı bu... Sonuçları müthiş... Farenin bir organını kesiyorsunuz... Kordon kanından üretilen kök hücre yoluyla yapılan tedavi sonunda o kesilen organ kendini eskisi gibi yeniliyor... Löseminin tedavisindeki sonuçlar ilik naklinden çok daha umut verici... Kök hücrelerin ürettiği yeni hücreleri hastalığın olduğu bölgeye zerk ediyorsunuz... O hücre, bir doktor gibi, hastalığın tanısını koyuyor, teşhisini yapıyor ve bozuk, eskimiş, yıprananın yerine en uygun hücreleri; doku ya da organı üretip değiştirerek, akılları durduracak bir sonuç ortaya çıkarıyor. Kısacası geleceğin tıbbıyla karşı karşıyayız...'' Otobüs ağzına kadar gazeteci doluydu... Medyanın her biriminin temsilcilerinin yer aldığı otobüste bu işittiklerim benim uykumu kaçıracak kadar heyecan vericiydi. Ama meslektaşlarımın umurunda bile olmamıştı. Çünkü onların kalbi benim gibi sağda, karaciğeri solda, dalağı, apandisiti farklı yerlerde değildi. Onlar, benim gibi KOAH hastası da değillerdi. Telefonun, diğer ucundaki meslektaşı, hocayı, daha çok bilgi vermesi için zorluyordu: Hoca da oldukça cömertti: ''Şu an en yeni yöntem; kordon kanından üretilen kök hücre yoluyla tedavi metodu. Bu tıpta çok yeni bir boyut ve bu yöntemle çok sayıda hastalık tedavi edilebiliyor.'' Can kulağıyla dinlediğim tele konferans, beni adeta kozmik bir geziye çıkarmıştı. Bir kök hücrenin, nasıl trilyonlarca hücre ve atoma dönüştüğünü ve onların insan hayatına hangi özellikleri kazandırdığını düşündükçe, şükür etmekten başka şey gelmiyordu elimden. Hayal gibi görünen bu sunumun kahramanı; Prof.Dr. Turgay Atasü'ydü. Onu, tanıyanların çoğu kadın doğum uzmanı olarak biliyordu. Ama biz bunlara ek olarak, Atasü'nün emekli bir paşanın oğlu ve üniversite kökenli, akademik yönünü de biliyorduk. Dinlediklerimi noktası virgülüne hocanın bir başka meslektaşına anlattım. İsminin yazılmasını istemeyen bu saygın bilim adamı, "Benim bu konu hakkında çok geniş bilgim yok. Sen, bu konuyu klinistlerden çok Marmara Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve Ege Üniversitesi'ndeki immünoloji uzmanlarıyla, hematologlarla konuş. Yeni bir saha olduğu için onlar çok daha sağlıklı bilgi verebilirler'' dedi. Kök hücre gerçeği Görüştüğümüz uzmanların ''Kök hücrenin'' tanımı ve yararı ile ilgili olarak anlattıklarının özeti aşağı yukarı bir insanın yaratılışını anlatır gibiydi: ''Vücudumuzdaki bütün hücrelerin ilk ana hücresine 'kök hücresi' denir. Yumuşak bir macun, nasıl ustasının elinde farklı şekiller alırsa, kök hücreler de farklılaşmış hücrelere dönüşebilir. Bu, kök hücreler, birçok dokuda bulunan ve değişerek vücudun diğer dokularını oluşturma yeteneğine sahiptirler. Ana rahminde döllenmiş yumurtaya 'totipotent' denir ki, bu 'herşeye dönüşebilme yeteneği olan hücre' anlamına gelir. Bu hücre döllenmeden birkaç saat sonra iki eşit parçaya bölünür. İki totipotent hücre bilemediğimiz sebepler çerçevesinde ayrılıp, ferdi olarak gelişirler. Döllenmenin dört gün sonrasında, birkaç hücre bölünmesi gerçekleşir. Daha sonra bu hücreler farklılaşmaya başlayarak blastosit denilen içi boş bir küreye dönüşürler. Blastosistte iki tip hücre vardır; biri dış tabaka, biri de kürenin içinde olan iç tabaka. Blastosistin dış tabakasından dokuz ay boyunca bebeğin beslenmesini ve solunumunu sağlayacak plasenta ve koruyucu korion tabakası gelişir. Blastosistin iç hücre tabakasındansa göz, kalp, beyin, kaslar, kemikler gibi doku ve organlar gelişir. İçteki hücre kümesine, pluripotent hücreler denir. Bunun anlamı da, çeşitli doku ve hücre tipine dönüşebilen hücre demektir. Daha sonra pluripotent kök hücreleri, multipotent kök hücreleri denilen biraz daha özelleşmiş hücrelere dönüşürler. Kademe kademe bir nevi ihtisas ve uzmanlaşma safhası geçiren pluripotent hücreler, uzman hücreler haline gelirler. Örneğin; kan meydana getirecek kök hücreleri, solunum için gerekli olan ve oksijen taşıyacak alyuvarlar, hastalıklarla savaşan akyuvarlar ve pıhtılaşmayı sağlayan trombositler gibi birbirinden farklı özelliklere sahip üç ana grupta farklılaşırlar. Deri kök hücreleri çeşitli tipteki deri hücrelerini, kas kök hücreleri de farklı tipteki kas dokularını meydana getirirler. Neticede bir tek döllenmiş yumurtadan milyarlarca farklı hücre oluşur.'' Birçok hastalık için umut oldu Prof. Dr. Turgay Atasü'nün "Kök Hücre" yöntemiyle tedavi edildiğini söylediği hastalıklardan bazıları şunlardı: Kanserler; Lösemi, Lenfoma, Retinoblastoma ve Nöroblastoma.. Kemik iliği yetersizliği hastalıkları... Hemoglobin hastalıkları; Talasemi yani Akdeniz anemisi. Orak Hücreli anemi. Metabolik Hastalıklar... Bağışıklık Sistemi Hastalıkları... Ayrıca 100'e yakın hastalığın tedavisinde ise kemik iliği nakline eşdeğer bir sonuç test edilmiş durumda. Tabii, bunlarla da sınırlı değildi, umut vaad edilen hastalıklar: Yaşlılık; parkinson, demas, hafıza kaybı, işitme kaybı; inme yani felç, AIDS, Nörolojik hastalıklar, Şeker hastalığı, Multipl skleroz ve Kemik-eklem hastalıkları. Kalp için de umut ışığı Acıbadem Hastanesi Bakırköy Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali Denktaş, günümüzde çok az hasta üzerinde gerçekleştirilen kök hücre enjeksiyonu uygulamalarının gelecek vaat ettiğini öne sürüyor. Dr. Denktaş açıklamalarını bir müjdeyle sürdürüyor: ''Bu sahadaki çalışmaların önemli bir bölümü kalp hastalıkları üzerine yoğunlaşmış durumda. Önceleri hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar artık insan üzerinde deneniyor. Şu anda hastalardan alınan kandaki kök hücreler enjekte ediliyor. Gelecekte bu tarz uygulamaların artmasıyla kordon kanındaki kök hücreleri de hastalara nakletme imkanı doğacak. En zengin kök hücreler kordon kanında bulunduğu için bugün kordon kanı saklanan bebekler ve yakınları, gelecekte çok rahat edecekler.'' Dr. Ali Denktaş, bu sahadaki uygulamaları da şu şekilde anlatıyor: ''Hastanın kanındaki kök hücreler ayrıştırılarak zarar görmüş kalp kasını besleyen damara enjekte ediliyor. Bir diğer çalışmada ise by - pass sırasında kalp kasına kök hücre enjekte ediliyor. Ayrıca katater yöntemleri de kullanılarak kalp kasına doğrudan enjeksiyon yapılıyor. Şu ana kadar bu yöntem, 100'ün üstünde kişiye uygulandı. Bu uygulamalar şu an için çok yeni. Ancak görülen şu ki; kök hücre enjekte edilen hastalarda kalbin kasılmasında düzelme gözlendi ve ölü olan bölgelerde canlılık tespit edildi." Kalp kasları için en iyi tedavi metodu Siyami Ersek Kalp ve Göğüs Hastanesi Kardiyoloji uzmanı Doç Dr. Mehmet Eren konuya biraz temkinli yaklaşıyor: ''Türkiye'de her yıl 150 bine yakın hastamız kalp krizi sonucu ölüyor. Kalbe kan pompalayan atardamarların tıkanması sonucunda kaslar kansız kalarak ölüyor. Kalp yetmezliği gelişen hastalar için, zarar gören kaslar, kendi kendilerini yenileyebilme özelliğine sahip olmadığından dolayı iyileşme umudu yoktu. Ancak son zamanlarda fark edilen kök hücrelerinin sağladığı yeni doku gelişiminin, kalp hasarlarında en iyi tedavi yöntemi olabileceği görüşü kuvvet kazandı. Araştırmalar, zarar gören kalbe doğrudan kök hücre enjekte edilmesiyle kalbin yeniden eski işlevine kavuştuğunu ortaya koyuyor. Bu çok umut verici bir yol olmasına rağmen kalp hücresine dönüşen kök hücrelerin öldürücü ritm bozukluklarına yol açabileceği de göz ardı edilmemelidir.'' Kan kanseri de yolun sonunda TÜRK bilimadamları tarafından geliştirilen ve kod adı "cankurtaran" olan "kordon kanından elde edilecek kök hücreler" çalışması insanlık için "kurtuluş" anlamına geliyor. "Cankurtaran" adı verilen kök hücreler kan kanseri, AIDS gibi bir çok hastalığı 'dert' olmaktan çıkaracak. Yeni doğan bebekten alınan kan anne-babaya, kardeşlere verilebilecek.