Güneş çarptı!

Gecenin adamı; Fırat Aydınus!Gomez'in Skulason'un yüzünü kana bulayan o dirseği nasıl sarı ile geçiştirir bir hakem? Hem de Aydınus kalitesinde bir hakem, yazık!

Psikolojik baskı bu olsa gerek!

Belki de şampiyonluk yarışını etkileyecek bu karar, neticeye tesir eden bir hakem hatası değilse, ben de bu oyunu hiç bilmiyorum, arkadaş.

Geçelim!

Kahır mektubu gibiydi; Beşiktaş... İlk yarı temposuz, isteksiz ve coşkusuz; ikinci yarı ise var gücüyle vaziyeti kurtarmaya çalışan bir takım. Söyleyin hangisi gerçek Beşiktaş? İlk yarıdaki etkisiz kalış, Şenol Güneş'in kadro seçiminden mi, Kara Kartal'ın 4-5-1 düzenindeki tek ön liberolu saha yerleşiminden mi, oyuncuların (voleyboldaki gibi dönerek pas oyununda) aldıkları özel görevi yadırgamasından mı, yoksa önümüzdeki Fenerbahçe derbisinin prova niteliğindeki taktik baskısından mı nedir, bilemem; ilk yarım devrede S.O.S. verdi Beşiktaş.

Tosic'in ters kafası ise Beşiktaş'ın bu içler acısı haline tuz biber ekerken, Mehmet Özdilek'in talebeleri, "rehavet cezasız kalmaz" ikazıydı. Oysa; Skenderbeu'yu yenerek Avrupa Ligi'nde moral kazanan Beşiktaş, Ankara deplasmanında seri yakalamak ve derbiye bayram coşkusu içinde çıkmak isteyen taraftı. Favori idi de.  

Ne var ki; maç kazandırması gereken orta beşlideki 4 adamdan; Olcay ve Q17 savruk ve şaşkındı. Özellikle maça hareket getirmesi gereken Q17 ise ne duracağı yeri kestirebiliyor, ne de oynama isteğini ortaya koyabiliyordu. Buna karşılık, Gençlerbirliği alabildiğine coşkulu, baskılı ve istekliydi, pozisyon da buldular gol de.  Bu tabloyu, Beşiktaş nasıl değiştirir, diye düşünürken, gözüm kulübedeki Bilic'in jokeri Necip ve Cenk Tosun'a ilişti. O an, tahrip gücü yüksek Oğuzhan'ın ne kadar önemli olduğunu da hatırladım, yokluğunda.

...Ve, Şenol Hoca, kendince maçı kopartacak hamleyi yaptı, önce Necip ve Cenk'i sonra Kerim'i oyuna alarak ama bu hamle yeterli değildi, çünkü kurgu başından yanlıştı.