Hakan ve Ataman

A -
A +

hcicek@tg.com.tr Hiç düşündünüz mü, "Hakan Şükür'ün yerinde ben olsam ne yapardım?" diye. Ya da, kendi kendinize hiç sordunuz mu, "Ergin Ataman, Alpay, Nihat, Tugay, hatta Emre Belözoğlu ve Okan, Avrupa'da tutunuyor da, diğerleri neden başarılı olamıyor?" diye. Gözümüzü Avrupa'ya çevirdiğimiz şu günlerde, Süper Lig'de Ersun Yanal'ın A.Gücü'nden sonra G.Birliği'nde başlattığı çıkışın ardında yatan sır ne? Hiç düşündünüz mü, düşünmedinizse düşünün lütfen...  "Fatih Terim, Hakan Şükür'ü G.Saray'a neden almak istemiyor?" Her yerde bu ve benzer sorularla karşı karşıya kalıyoruz. Sahi, Terim ile "Aslanım!" diye bağrına bastığı Şükür'ün arasına giren kara kedi nedir? Kulaktan kulağa dolaşan, UEFA Kupası'nın kazanıldığı dönemdeki cip olayı mı? Hayır, sanmam! Fatih Terim böyle bir olay için bir yıldızını silip atmaz. O halde, problem nedir?  Bir futbolcu düşünün... Bir ülkenin milli takımlarına en büyük katkıyı yapmış olsun. Ki o futbolcu, formasını giydiği kulübe tarihi zaferler kazandıran golleri atsın. Gol paslarını versin. Galibiyetler ve kupalar kazandırsın. Avrupa'nın "öcü" gibi görüldüğü bir dönemde, o "Ben Türk futbolcusunun önünü açmak istiyorum!" diye yeldeğirmenine saldıran Don Kişot gibi korku dünyasına dalsın. Orada, dünya devi sponsor kuruluşların, medya ile içiçe giren uluslararası menecerlerin koruması altındaki yıldızlarla göğüs göğüse savaşa tutuşsun. En zor günlerini tek başına geçirsin... Ne mensup olduğu ülkenin medyasından, ne spor otoritelerinden, ne de şirketleri hatta kulüpleri tarafından en ufak bir destek görsün, sürekli eleştirilip, aşağılansın, hicvedilsin. Siz, kendinizi Hakan'ın yerine koyun ve bunca başarınıza rağmen böyle bir durumla karşı karşıya kalın, acaba içinizde hiç futbol oynama arzusu, aşkı kalır mı? Bir düşünün!  Madalyonu çevirelim... Bu defa bir teknik adam düşünün... İsimsiz yetenekleri bulma adına futbol seyyahı gibi yurdu baştan başa tarasın. Bulduğu bin altın genci, bilişim ortamında takibe alsın, onlara eğitim ve malzeme yardımı sağlasın. Milli takımlara kazandırsın. "Yavrularım" dediği bu gençlerin, daha iyi şartlarda spor yapmalarını sağlayacak ortamlar hazırlamak için takımlar bulup, yerleştirsin. ..Ve, o teknik adam bir gün bir büyük kulübün başına geçtiğinde "Yavrularım!" dediği isimsiz gençlerden bir takım kursun. İçlerinden birine çok özel bir önem versin... "Herkes bundan futbolcu olmaz!" diye yüklendiği bir dönemde, "Hayır! O Van Basten kadar kaliteli" diye sahip çıksın, destek olsun. O isimsiz gencin bir dünya starı olmasına bir öğretmen gibi emek versin, zaman harcasın. Ama bir hiç yüzünden hoca ile talebesi karşı karşıya gelsin. Dedi ki, demiş... "Şöyle davrandı, böyle davrandı!" şeklindeki tavır ve kompleksler yüzünden, bu ülke futbolunun iki güzide insanı birbirlerine sırtlarını dönsün... Kaybeden kim olur, bir düşünün? Bu arada bir şeyi daha düşünün, tıpkı Ersun Yanal'ın sessiz yükselişi gibi büyük bir çıkış yapan Ergin Ataman'ın İtalya'da sıfır noktasında aldığı Siena'ya Saporta Kupası'nı kazandırması ve bu yıl da EURO Lig'e kalmasındaki süksesini düşünün... Sonra, maziye bir bakın... Efes, K.Yaka ve Milli Takım'da görev yapan Ataman'ın Efes'ten neden ayrılmak zorunda olduğunu bir hatırlayın... Ataman, takımın yıldızı olan Mirsad'la ters düşmüştü. "Benim istediğim gibi oynamıyorsun?" diye ters düştüğü yıldızı sattırmış, sonrasındaki iki maçı da kaybedince Efes'teki işinden olmuştu. Bu heseba göre, Ergin Ataman ve Mirsad bir daha yanyana gelmemeliydi. Ama, Siena'da kral olan Ergin Ataman İtalya'ya gittiğinde tam tersini yaptı... Mirsad'a kuçak açtı. İşte, Ataman'ı farklı ve başarılı kılan da bu... Genç, zeki, çalışkan ve komplekssiz bir teknik adam oluşu. Bunu, Fatih Terim ve Hakan Şükür neden başaramasın?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.