KÖK HÜCRELER İmmünoloji uzmanları, insan vücudunun anlaşılması kolay olmayan biyolojik yapısına ait bilgileri sıralarken, insan donup kalıyor. 'Trilyonlarca hücre ve bir o kadar da atom... Hepsi, insanın biyolojik hayatını düzenlemek için durmaksızın çalışıyor. Kök hücre bu müthiş organizasyonun ana gövdesini oluşturuyor. Tıpkı Truva Atı gibi, bir harekât için gerekli olan her türlü plan, şifre, lojistik destek, protein ve askerleri içinde barındırıyor. Bir kök hücre, trilyonlarca farklı hücreye dönüşebiliyor. Vücudun renkleri Bunlar; görme, pankreastaki salgı, akciğerlerdeki solunum için gerekli olan alyuvarlar, hastalıklara karşı savaşan akyuvarlar, pıhtılaşmayı sağlayan trombositler, deri, kas dokuları gibi hayatın devamı için son derece özel yeteneğe sahip bir tek döllenmiş yumurtadan farklılaşan milyarlarca değişik hücre haline geliyor. Hayatımız, bu hücrelerin özelliklerini sergilemesiyle renkleniyor veya çekilmez bir hal alıyor. Ömür kaynağımız Akılları durduran yaratılıştaki bu muazzam sırda, kök hücrenin önemini immünoloji uzmanları, tasavvuru bile kâbus gibi gelen bir örnekle açıklıyor: Eğer kök hücreler olmasaydı, insan ömrü ancak 120 gün sürerdi... Neden diyeceksiniz, hemen açıklayalım. Kırmızı kan hücresi olarak bilinen alyuvarlar, solunum için gerekli olan oksijeni taşıyarak insan hayatında çok önemli bir görev üstlenirler. Bu alyuvarların, ortalama ömrü 120 gündür. Eğer, kök hücreleri ömür boyu çeşitli tipteki kan hücrelerine dönüşerek hayatın devamını sağlamasaydı, alyuvarsız yaşayamayacak olan insanın ömrü de 120 günle sınırlı kalacaktı. Tedavi anı... Kök hücreleri, laboratuvar ortamında çoğaltılarak hastalıklı organlara gerekli hücreler üretme konusunda kullanılıyorlar. Uygulamada ise, kanserli hücrenin etrafı sağlıklı hücrelerden oluşturulan biyolojik bir çemberle sarılıyor. Daha sonra hasarlı hücrenin kendi kendini tedavi etmesi bekleniyor. Korkunç baş ağrılarının sonu geldi Özellikle kadınların korkulu rüyası olan migrenin de sonunu kök hücreler getireceğe benziyor. İtalya'da San Rafaele Enstitüsü'nün genetik uzmanı Giorgio Gesari ve nevroloji uzmanı Roberto Marconi'nin araştırmaları bu cümleyi kurmamıza sebep oldu. İtalyan uzmanlar, 6 kuşak migren hastası olan bir ailenin bireylerini 4 yıl boyunca inceledikten sonra aile üyelerinin her birinde ortak bir gene rastlıyor. Bilim adamları, bu tesbitlerine ''Migren geni'' adını veriyorlar. Hastalığın teşhisi safhasında, 1. kromozonda yer alan ATP-1A2 geninin, hücreden potasyum ve sodyum geçişini sağlayan pompalama mekanizmasının işlemediğini görüyorlar. Şimdi bilim dünyası, iki İtalyan uzmanın tespitinden hareketle, kök hücreler yoluyla korkunç baş ağrılarına son vermek için çalışıyor. The Journal of Cell Biolgy ve Science dergisinde yayınlanan bir çalışmada; kemik iliğinden sinir hücrelerine benzer hücreler oluştuğu ifade ediliyor. Ayrıca, kemik iliği hücrelerinin beyin ve kas hücrelerine dönüşebileceği de mümkün deniliyor. Sağırlık da bitiyor Tıp dünyasının, kök hücreleri en çok kullanacağı sahanın da birçok hastalığın temelini oluşturan nörolojik bilimler; sinir hücrelerinin kaybı ve ölümü üstüne olacağı savunuluyor. Genetik, mikrobik veya darbeler sonucu, iç kulaktaki işitme kaybıyla ortaya çıkan sağırlığın tedavisi için de, kök hücreler umut olarak görülüyor. Hatta, kök hücrelerin sağırlığı yakın bir zamanda dert olmaktan çıkaracağı tezi, yapılan bir dizi çalışma sonrası kuvvetli bir şekilde savunuluyor. Dünyadan çok çarpıcı örnekler Eskimiş, yıpranmış, yaralanmış, kusurlu ve bozuk hücrelerin yerine sağlam hücre ve dokuların üretilmesine imkan tanıyan kök hücreler, dünya tıbbının da cazibe merkezi. Embriyon hücresi konusunun yıllarca politik tartışmalara sahne olduğu Almanya, tıp dünyasının başını döndüren kök hücreye ait gelişmelerle yeniden ilgileniyor. Adolf Hitler sonrası konulan yasaklar, ahlâki boyutlara sadık kalmak üzere geçen yıl kaldırıldı. Karar mercii olan Robert Koch Enstitüsü, ülkede yasağı kaldırmanın yanı sıra kök hücre ithaline de izin verdi ve bu konu üzerine araştırma yapan bilim adamlarını teşvik etme kararı aldı. Sonuçlar şaşırtıcı Bonn'un tanınmış Nörobiyoloğu Oliver Brüstle ile Kardiyoloji ve Kök Hücre Uzmanı Jürgen Hescheler isimli iki bilim adamı, bu teşviklerle elde ettikleri kök hücreleri, parkinson, alzheimer, omurilik yaralanmaları ve sinir tahribatlarına bağlı felçler, şeker hastalığı, eklem rahatsızlıkları, osteoporoz ve romatizmanın tedavisi gibi alanlarda kullanıyorlar. Çalışmaya başlarken hedeflerinin sadece sinirlerde hücre eksilmesiyle oluşan parkinson ve multiple sklerose gibi hastalıklarda yeni hücre nakliyle tedavi etmek olduğunu söyleyen Brüstle, "Çok daha fazlasını elde ettik" diyor. By-pass olamayan hastalar için umut Yeni kan damarları oluşumunu körüklediği tespit edilen kök hücreleri, by-pass olamayan ciddi kalp hastaları için de umut ışığı oldu. Almanya, Rostock Üniversitesi'nde 6, Hong Kong Üniversitesi'nde 8 hastanın kalbine enjekte edilen kök hücrelerle, kalbin beş hasarlı bölgesindeki ölü hücreler canlandırılıp çoğaltıldı. Bu işlem sonucunda, hastaların kan dolaşımının normale döndüğü ve sağlıklarına kavuştukları görüldü. New Scientist dergisinin bir haberine göre; şimdilerde iki ekip, kök hücreleri doğrudan kalbe aktarmak suretiyle tedavide ileri bir adım daha atmış. Steinhoff önderliğindeki Alman ekip, altı hastanın kemik iliğinden alınan kök hücreleri katıksız duruma getiriyor. Ertesi gün by-pass ameliyatı sırasında bu kök hücreleri hastaların kalbindeki cansız doku ile canlı doku arasındaki sınıra aktarıyor. Tedavi sonrası, altı hastanın da kalbinin güçlendiğine ve kan akışında gelişme sağlandığına şahit olunuyor.