Hep böyle olsun

A -
A +

hcicek@tg.com.tr Yıllardır savunageldiğimiz, "Türkiye, yıldızı yükselen bir ülke" görüşünün sonuçlarla doğrulanmış olmasının mutluluğunu yaşıyoruz bugünlerde. Sporun her alanında, hatta hayatın her safhasında "Türkiye gerçeğinin önemi", sahip olduğumuz potansiyel güç ve zenginlikler bir bir su yüzüne çıkıyor.  Yokluklar döneminden, varlıkları kullanma aşamasına geçen Türk insanı, artık; "sen-ben kavgası" yapma ilkelliğinden kurtulup, takım kurma ve birlikte hareket etme olgunluğuna erişmiş olmanın tatlı sonuçlarıyla karşı karşıya. Artık, bununla da yetinmiyor, kendi kendini aşmanın mücadelesini veriyor. Bu da beraberinde pek tabii ki, inanılmaz bir rekabet havasını getiriyor. O rekabet havası ise, apoletleri söküp atıyor. Tecrübeniz, kariyeriniz, isminiz ne olursa olsun, formayı kapabilmek için ille de performansınıza bakılıyor günümüzde. "Ne kadar verimlisiniz?" veya "Üretime ne ölçüde katkı sağlıyorsunuz?" Eğer, bu noktada artılarınız çoksa, baştacı olmaya devam ediyorsunuz. Ama, artıların yerini, eksiler almışsa, geçmişteki yıldızınız ne kadar parlak olursa olsun, kimse gözünüzün yaşına bakmıyor. İşte Türk sporu da bugün, bu çizgiye ulaşmış durumda.  Milli Takımımız'a uzun yıllar hizmet etmiş bulunan Tugay Kerimoğlu, bu değişimi en iyi ve en erken kavrayabilen bir sporcumuz. Tepkisini de aynı olgunlukta verebilen örnek bir futbolcumuz. Tugay diyor ki, "80 defa A milli oldum. Bu bir rekor... Yapabileceğimin en iyisi... Artık gençlerin önünü açabilmek için İngiltere maçından sonra Milli Takım'ı bırakacağım." İşte, Tugay ile Ogün, Abdullah hatta ruhen futboldan kopmuş ama buna açığa vuramayan Hakan Şükür gibi büyük yıldızların arasındaki en büyük fark bu. Tugay ne durumda olduğunu ve ne yapmak istediğini biliyor!.. Ama, diğerleri, gerçekle yüzyüze kalmaktan korkuyor. Bravo Tugay... Bu asil davranışın herkese örnek olmalı.  Gerçek şu ki, A Milli Futbol Takımımız, ülke sporunun lokomotifi... Bu lokomotif, Dünya Kupası üçüncülüğünden sonra, Avrupa Şampiyonası elemelerinde de kayıpsız ilerliyorsa, bu büyük gelişimin perde arkasını iyi gözlemlemek gerekir. Başarı; sadece "Şenol Güneş ve talebelerinin mi?", yoksa "Onları bir araya getiren sistemin mi?" ya da "O sistemi kuran ve işleten düşünce ile yöneticilerin mi?" Bunların birini diğerinden ayırmak mümkün değil. Hepsinin, birbirleriyle olan ilişkisi, tavuk-yumurta ilişkisi gibi... Biri olmadan, diğeri olmuyor. Ancak, buradan çıkarılacak sonuç şu, "Eğer, bu ülke insanının önüne doğru programlar koyar, fırsat ve imkan da verirseniz, düşlediğiniz en iyi sonuçları en kısa zamanda alırsınız?" Örnek mi? Futbolda, A ve Ümit Milli Takımlarımız'ın başarıları yetmiyorsa, kafanızı çevirip, diğer sporlara bakın. Çankırı'dan çıkan kızımız Süreyya Ayhan'ın atletizmde, ülkemizi gurara boğan koşusuna bakın... Yetmiyor mu, profesyonel boksta Sinan Şamil Samın ringdeki başarısına bakın. Artık, Mike Tyson'lar, Frank Bruno'lar ve Evander Holyfield'la#la dans hayâl değil, gelinen noktada kaçınılmaz bir yarıştır.  Ama, Fatih Terim'in dediği gibi, "Durmak yok!"... Daha ileriye, daha güzele... Hep böyle olması için elbirliğiyle en güzeline... Not... Aramıza hoş geldin başkan... Giderek, güçlenen Türkiye gazetesinde, sütundaşlarımız arasına katılmandan mutluluk duyduk. Sayın Ali Şen'in görüşlerini merakla beklemeye ve keyifle okumaya devam edeceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.