Ah o kafa ah! Büyük düşünemeyen o kafa, ahh! Neden, ilk 45 dakikayı boşu boşuna harcadınız? Neden, Adriano'nun golüne zemin hazırladınız, neden? Neden belli... Brezilya'nın ismi ağır bastı! Her şey Türkiye'den yanayken... Az daha, final havasındaki maç ve tur çığlık çığlığa uçup gidecekti! Neyse ki, ipin ucunu bırakmadık... Konfederasyon Kupası'nda veda partisini Brezilya için düzenledik... Güle güle Sambacılar! Türkiye'nin ilk yarıdaki en büyük rakibi, maç stratejisiydi. Her ne kadar Şenol Güneş, Dünya Kupası'nı hatırlatarak oyuncularına "Kesin şu hesabı... Brezilya'dan rövanşı alın" dese de, beraberlikten başka bir şey düşünmüyordu bizimkiler. Çünkü, tur için beraberlik yetiyordu! Böyle olunca; altın adamlar yeteneklerini demir kafeslere kilitleyip, vaziyeti kurtarmaya çalıştılar. Brezilya bu, gelir mi bu tür zokalara? Gelmez, gelmiyordu da... Ancak güce güçle karşılık verince... Ya da futbolun diliyle, "En iyi savunma hücumdur!" anlayışıyla, rakipten önce golü hedefleyince, iş de, maç da, skor da değişti. Maçın başındaki rehavet ve gereksiz korku dağıldı... Ay-yıldızlı ekibe bir güven geldi. Savunmadan daha çabuk çıkmaya, orta alanda daha olumlu paslar yapmaya ve forvette üç adamla birden; Okan, Tuncay ve Gökdeniz'le baskı kurmaya başladık. Sonuç mu, onu da aldık. Turnuvanın flaş ismi Tuncay, hücumu öyle güzel organize etti ki... Gökdeniz, attığı şahane golle, tribünleri dolduran 20 bin gurbetçiye bayram sevinci yaşattı. Ama, düşürücü vuruşu Okan Yılmaz yaptı... Bravo, koçlarım! Bravo Rüştü... Bravo Yıldıray ve Selçuk... Bir bravo da kaptan Bülent'e... Eğer, emektar kaptan Adriano'nun vuruşunu dün çizgiden çıkarmamış olsaydı, maçın başında iş çığırından çıkardı. Ama Bülent, tıpkı ABD maçındaki gibi, millilerimizi ipten aldı. Yaşadığımız bu tur sevincinde, Gökdeniz ve Okan'ın golü kadar, Bülent'in bu kurtarışının da rolü var... Helâl olsun! Demek ki, isteyince olmaz olmuyor... Brezilya gibi bir dev de devrilebiliyor... Ne dersin sevgili Parreira? Türk futbolu senin bıraktığın dönemden bugüne çok yol almış mı?