Maç öncesi iki takımı tartıya çıkardım... Aşağıdan bakıyorum, yukarıdan bakıyorum; iki takım arasında bir ORANTISIZ GÜÇ söz konusu!.. Fakat ilk 45 dakika sonunda tabelaya bakıyorum, o farktan eser yok!.. Bizimkiler çakar almaz eski tüfekler gibi... *** Öff bee!.. O neydi öyle? Kâbus gibi bir şey!.. Top?.. Toplam çevresi, minumum 68 cm, maksimum 71 cm olan minnacık futbol topu dün gece Commerzbank Arena'da sanki büyüdü, koca bir dünya gibi çıktı karşımıza... Yıldıray bir taraftan, Fatih Tekke bir taraftan, Hakan bir taraftan bastırdılar... Fakat uzunluğu 7.32, yüksekliği 2.44 m. olan Haber adlı Malta delikanlısının koruduğu kaleden bir türlü içeri girmek bilmedi, o top!.. Oysa üç gün önce aynı kaleye Bosna Hersekliler tam 5 gol sığdırdılar. Yahu, bu nasıl iş, bu nasıl Malta? *** El mi yaman yoksa biz mi çok acemiyiz? Dünya Kupası finallerinde oynamış Yıldıray ve finallerin en erken golcü Hakan Şükür'e bir şeyler oldu. Asistler dışında elleri - ayaklarına dolaşmış gibi iki çaresizi oynadılar, Malta kalecisi Haber'in karşısında. Hadi bu ikiliyi geçtik, ya Fatih Tekke'ye ne demeli? "Bu kale nasıl düşer?" diye düşünürken iyice sıkıntı bastı, havam kaçtı!.. Neyse ki, İspanyol hakem Gonzalez Vasquez Bernardino ilk yarıyı zamanında bitirdi de, rahatladım. *** İkinci yarı farklıydı... Farkı getiren ise Fatih Terim'in soyunma odasında plânladığı değişikliklerdi. Sahada varlığı tartışılan Yıldıray ve Fatih Tekke çıktı, yerlerine Nihat ile Arda girdi. Önce oyun, sonra skor değişti. Nihat'ın araladığı kapıdan Tümer ikinci golü üretti... O gece için rahat bir nefes aldık!.. Ancak, gelecek adına oynanmamış maçların ne kadar zor olduğunu bir kere daha anladık. Hele seyirci yoksa, motivasyon yoksa, böyle maçların ne kadar zor olduğunu anladık.