samdan
camii
hayirli-ramazanlar

Kaymaklı kadayıf

A -
A +

Vay... Vay... Vay... O ne goldü öyle?.. Müthiş yetenek Alex'in serbest vuruşunda top ikinci F.Bahçe golü olarak ampul gibi filelere asılırken, Diyarbakır kalecisi Murat'ın balık gibi avlanışında kalecinin bir takım için ne kadar önemli olduğunu düşündüm. "Acaba, o anda D.Bakır'ın kalesinde Rüştü olsa o golü yer miydi?" diye. Maça büyük çeşni katan Alex'in o golünde seyir zevki üst düzeydeydi. Ancak, hem duruş, hem de çıkış hatası yapan kaleci Murat'ın ellerinin arasından kaçırdığı toptaki kusuru hiç de affedilir gibi değildi. Maç öncesi herkesin kabul ettiği bir gerçek vardı. Bu maçın kağıt üstündeki favorisi de plasesi de F.Bahçe. Çünkü iki takım arasında oyuncu ve oyun anlayışı olarak açık bir güç farkı vardı. O yüzden maçın skorunu şahsen hiç merak etmiyordum. Ama Daum'un, Nobre'siz ve Van Hooijdonk'suz F.Bahçe'yi sahaya nasıl bir hücum plânı içinde süreceği, bende büyük bir merak uyandırıyordu. O sorunun cevabını ise maç başlar başlamaz buldum. Alman teknik adam sakatlıktan henüz çıkan Serhat'ı hücum hattının en önüne yerleştirmişti. Halbuki, bu şartlarda o mevki için en ideali Tuncay'dı. Şenol Güneş, Tuncay'ın santrforda nasıl etkili olabileceğini Fransa'daki Konfederasyon Kupası'nda yıllar önce göstermişti. Fakat Daum, Tuncay'a daha farklı bir görev verdi. Onu önceki maçlardaki gibi orta alanda hücuma dönük oynatmaktı amacı. Bana göre de yanlış bir tercihti. Doğrusunu isterseniz, M.Yozgatlı ve Alex'le birlikte Serhat'ın hemen gerisindeki Tuncay, Alex'le duvar paslarına girdiğinde aradan sıyrılıp pozisyonlar buldu ama gol bölgesindeki final vuruşlarını yapamadı. Çünkü o bölgeye topla geldiğinde hem gücünü tüketmiş, hem de rakip oyuncuların toparlanmasına zemin hazırlanmıştı. Burada sevgili Tuncay'a bir tavsiyem olacak. Futbol zekâsı yüksek bir oyuncu özellikle topu taşımaya çalıştığı ilk yarıdaki pozisyonda kendini yormaz, geriden gelen arkadaşına pas verip kendi daha müsait bir yer tutar. Uzatmayalım, sevgili Tuncay dün çok çalışmasına rağmen gol yapamadığı için oyunun akışı içinde kenara alınmasından umarım gerekli dersi çıkarır. Maçın yıldızı kimdi derseniz, tek cümle ile Marco Aurelio derim. Bu futbolcu hiç tartışmasız kaymaklı kadayıf tadında. Savunmanın önünden topla öyle seri çıkışlar yaptı ki, herkesi hayrete düşürdü. Attığı gol de F.Bahçe adına müthiş bir güzellikti. Belki de Daum, Brezilyalı bu oyuncunun karınca gibi çalışkan ve arı gibi bal üreten vaziyetini gördükten sonra bundan sonraki maçlar için oyun planında farklı hesaplar içine girebilir. Marco'ya özel görevler verebilir. Bir cümle ile de D.Bakırspor'dan bahsedelim. Bu takım, "takım ruhu"nda habersiz, kendine oynayan futbolcular topluluğu. Bu tip ekiplerin bu kafayla büyük maçları kazanmaları imkânsız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.