Koş Fener koş

Vuslat!.. Ayrılıkların en güzel yanı kavuşmak derler.... Samsunspor maçı bu açıdan tarihi bir gündü.... Tam 96 günlük hasret bu maçta F.Bahçe için tatlı bir şölen olacaktı. Ama Kais'in erken gelen golü, sarı-lacivertlileri bir an korkuttu. Daha fenası, ilk yarıdaki F.Bahçe'ydi. Koca takım, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi, uyur gezer halde dolaştı durdu. Yürüye yürüye oynayan F.Bahçe'de heyecan, tempo ve futbol kalitesi arama! Diyeceksiniz ki, "Alex'in o müthiş golünü görmedin mi?" Elbette gördüm, bayıldım ve ayakta alkışladım. Ama kimse kendini kandırmasın... Alex'e o röveşatayı Avrupa'da kaç takım yaptırır? Özellikle de Şampiyonlar Ligi'nde Milan mı, PSV mi, yoksa Schalke mi? Hayır, Alex'e hiçbir takım böyle bir lüksü tanımaz. Süper Lig'de ise Brezilyalı o golleri zaten hep atıyor. Alex, Avrupalı F.Bahçe için daha fazlasını yapmalı... Top kullanmanın ötesinde, koşmalı, mücadele etmeli, biraz da top kazanmalı. Kısacası sadece Süper Lig'in yıldızı değil, Şampiyonlar Ligi'nin de golcüsü olmalı... Ona bu yakışır. *** İlk yarıyı saymıyorum... O bölümde Samsunspor'un inanılmaz bir tempo ve çalışkanlığı vardı. Bir topa sekiz kişi birden hamle yaptılar. Daum'u, kendi taktiği ile vurmaya çalıştılar. Fakat, beceri yoksunuydular. Serkan, Ali Akdeniz ve Celil öyle toplar ezdiler ki; pes doğrusu. *** Amerikan arabaları gibi, F.Bahçe ikinci yarıda ısındı oyuna. İlk yarıya göre daha atak, daha cesur, daha dengeli göründü. Defans, orta saha ve forvet dengesi geçer not aldı. Özellikle Danimarka ve Ukrayna maçlarında Milli Takım'ın kalesini koruyacak olan Volkan, yediği iki gole rağmen alkışlandı.. Daum'la arası limoni olan Anelka yeniden döndüğü forvette önceleri seyircinin keyfini kaçırsa da sonra attığı galibiyet golüyle yeniden gönülleri fethetti. *** Sonuç olarak F.Bahçe markalı bir takım, koşmadığı zaman ne kadar zor duruma düşeceğini ilk yarıda, koştuğu zaman da ne kadar keyif vereceğini ikinci yarıda gösterdi. İşte fark burada. Koş F.Bahçe, koş!... Büyük zaferler için daha fazla koş.