Yok öyle şey, burası Kadıköy!.. Tıpış tıpış gelirsin; centilmence ağırlanırsın ama boyunun ölçüsünü de alır gidersin... Adın ister G.Rangers olsun, isterse Ankaragücü. Kadıköy'ün geleneğinde değişmez bu kural. Nitekim Ankaragücü de değiştiremedi bu kuralı. Müthiş "eğlenceli" bir takım beklerken, F.Bahçe'nin önünde "eğlencelik" oldu çıktı Başkent ekibi. Agustine, Kennedy, Yılmaz ve Hakan Keleş'le rakip filelere çuvalla goller atıp; Türkiye'ye sayı saymayı öğreten Başkent temsilcisi, Ogün'ün şok golüyle dondu kaldı. Kennedy'nin karambol golü dışında F.Bahçe orta sahasını geçemedi. Geçmesi de beklenemezdi. Çünkü Revivo ve Ümit Özat'ın ölü toplardan gelen iki muhteşem golünü trübündeki seyirciler gibi ağzı açık seyreden kaleci Da Silva'nın önünde ne defans, ne orta saha, ne de forvet güvende hissedebilirdi kendini. Bu takıma söylenecek tek şey var: Büyük idealler, büyük cesaret ister. Şimdi; iki haftada flaş yapılan Ersun Yanal kardeşimizi bir maçta "meğer sanalmış"! diye sahte okey yerine koymayalım. Çünkü Ersun Hoca büyük idealleri olan biri. Bu ligde başkasının izinde yürümek istemeyen bir hoca. Yeni bir yol açmak istiyor. Ama onun sahaya sürdüğü takım, henüz final havasındaki maçları kazanacak moral gücüne sahip değil. Bunları niçin anlatıyoruz? F.Bahçe'nin attığı gollere bakıp da muhteşem bir oyun oynadığını sanmayın. Dünkü galibiyet tümüylü rakip takımı çok iyi analiz edip zaaflarından faydalanabilme yeteneğinin eseri. O eser de Mustafa Denizli'ye ait. Burada duralım. F.Bahçe trübünlerinde bir anket yapsanız, iddia ediyorum yüzde 60'ın üzerinde bir topluluk Denizli'yi bu takımın başında görmek istemediğini söyler. Nedenini sormayın; çünkü ben sordum, hiç mantıklı bir izah bulamadım. Ortaya koydukları tek şey Mustafa Hoca'nın şansı. Meğer ne ballıymışsın hocam. Bu kadar muhalefete rağmen bu başarı geliyorsa sevgilerini esirgeyen muhaliflerin hiç değilse kazanan F.Bahçe'nin hatırına hocasına saygı göstermelidir.. Hemen belirtelim, F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın işi de zor. Adam Şükrü Saraçoğlu Stadı'nı imar etmiş. Daha da ediyor. Çok yakında Avrupaî bir stad geliyor. Takımı deseniz, Şampiyonlar Ligi'nde. Hem de Türkiye Ligi'nde başa oynuyor. Ama protokole sorarsanız Yıldırım'a da güvenoyu veren yok. Bence büyük hedeflere oynayan F.Bahçe'nin en büyük handikapı bu güvensizlik. Merak ettiğim şey şu; hocasını akrep gibi sokan insanların bu kadar çok ve güvensizliğin dağ gibi olduğu yerde Mustafa Denizli'yi niye tutarlar? Bilen varsa anlatsın.