Galiba, hem Türkiye Kupası'nda hem de Süper Lig'de bu Trabzonspor'u çok konuşacağız! Bir kere, Ziya Doğan'la bu takım büyük bir değişime uğramış. Bordo-mavili seyirci, eskisi gibi deplasmanlara çıkıyor. Bordo-mavili formayı giyen her oyuncu kendini büyük takımın futbolcusu gibi güven içinde hissediyor. Top kaybedildiğinde ise en gencinden en yaşlısında hiç kimsede en ufak bir panik yok. Aksine, takımdakilerin her biri açık kapama, birbirlerini tamamlama çabasında. Kısacası Trabzonspor mazideki gibi parıltılı bir takım olma yolunda. Bu takımda Erdinç, Volkan ve Hüseyin futbollarıyla öne çıkıyor... Tıpkı, Fatih Tekke gibi... Gökdeniz gibi... Hatta kaleci Petkoviç gibi. Özetle, bu Trabzon keyif veriyor. Ama hâlâ eksikleri çok. Dünkü kupa mücadelesine gelince... İstanbulspor, Fatih Tekke'nin 1. dakikadaki şahane kafa golünün şokunu üzerinde atamamasının bedelini yarış dışına düşmekle ödedi. Aykut Kocaman'ın maç öncesindeki tüm kurguları boşa çıktı. Eğer Gökdeniz, Fatih Tekke ve Cem Can biraz daha dikkatli olabilseler maç ilk yarıda daha farklı bir skora taşınabilirdi. Ama, Trabzonspor garanti sonuca oynadı. Riske girmedi. Buna rağmen bir çok pozisyon buldu. Ama pozisyonlar da verdi. Hele iki pozisyon vardı ki, bunlardan önce Baliç sonra da Cem Can sonuç alamadı. Fatih Tekke'nin Cem Can ile çarpışıp, oyunu sedyeyle terketmesinden sonra yerine dahil olan Augustine, yine Volkan'ın şahane bir asistiyle takımını 2-0 öne geçirince, İstanbul'da moraller sıfır oldu. Ama maçı yine bırakmadılar. İstanbul adına 87. dakikadaki Boliç'in vuruşu vardı. Bu pozisyonda top kale çizgisini geçti mi, geçmedi mi? Doğrusu tribünden kestirmek zordu. Çünkü kale çizgileri kaybolmuştu. Ayrıca kaleci Petkoviç de topun üstüne yatmıştı. Yan hakem de bu pozisyonu göremezdi, orta hakem Bülent Demirlek pozisyona devam dedi. Demese de sonuç değişmezdi. Çünkü, Trabzon finali akıllı oyunuyla hak etti. Tebrikler.