samdan
camii
hayirli-ramazanlar

Lucescu'nun en doğru sözü

A -
A +

İspanya'da yenilen iki aptalca gol, Beşiktaş için UEFA'da tur umutlarını İstanbul'a bırakmıştı. İstanbul'daki Valencia maçı öncesi Lucescu düzenlediği basın toplantısında ağlanacak haline gülüyordu. Ama, Beşiktaş'ın korkunç düşüşü ile ilgili hayatında hiç olmadığı kadar açık ve kulaklara küpe bir itirafta bulunyordu. O itirafı, bir ders olması için buraya yeniden yazıyoruz. "Çok havalandık. Galiba geldiğimiz nokta onca böbürlenip, kendimizi üstün görmemiz karşısında bize kesilen ilahi bir ceza!'' Teşekkürler Lucescu!.. Kaybedilen UEFA yarışının acısını bu itiraf hafifletmese de hatalardan çıkarılacak sonuç adına çok önemli bir kazanımdır bu veciz sözler. Terim'in sonu böyle mi olmalı? Yaprak dökümü gibi bir şeydi başlangıç! Süper Lig, Şampiyonlar Ligi ve Türkiye Kupası derken bir büyük çınar sallandı kökten. ..ve son fırtınada, UEFA Kupası'ndan da elendi İspanya'da G.Saray! Hem de Villarreal gibi kendi içinde fırtınalar yaşayan bir sıra takımına! Bu hazin son sadece G.Saray için mi? Maalesef değil. Bu iflâs, Türk futbolunun yükselişine imzasını atan G.Saray'ı dünya markası yapan bir yürekli efsanenin de sonu! Fatih Terim gibi bir liderin, bir ekolün sonu! Peki, Terim efsanesinin sonu böyle mi olmalıydı? Hayır!.. Ama; yöneticisi, futbolcusu, malzemecisi ve medyasıyla hepimiz bu çöküşe bayram ettik içten içe. Peki ne için bu sevinç? Tam altı ay önce bu sorunun bugün anlayabildiğim cevabını, Fatih hocayla büyük başarılara imza atmış ismi bizde saklı bir futbolcu şöyle anlattı bize: "Fatih hoca eski Fatih hoca değil! İtalyanlar onun yüreğindeki sevgiyi yok etmiş, yerine başka bir şey koymuşlar! Dikkat et, en yakın dostları bile ondan kaçıyor ve en acısı bunu da ona kimse imâ bile edemiyor!" Yazık!.. Gelinen bu noktada kaybeden sadece Fatih hoca da değil!.. Maalesef, bir Fatih Terim'in kaç yılda yetiştiğini anlayamayan bütün Türkiye! Bilmem haksız mıyım? Nezih Noyan ve Türk boksu Sağolsun sevgili Caner Doğaneli heyecan olarak Türk boksunun dibine kibrit suyu döktü. Bir dönem manşetlerden düşmeyen boks sporu şimdilerde hatıra bile gelmiyor. Neyse ki, araya bir seçim heyecanı girdi de boksta bir kıpırdanma oldu. Avrupa gençler eski şampiyumuz Köksal Özoğluöz, Doğaneli'nin gedikli rakibi. Ama Köksal'ın adaylığı, Caner'e güç veren gölge boksu gibi bir şey! Şimdilerde ringe başka bir isim çıkıyor, Nezih Noyan. Alpaslan Yıldırım, Selami Karakelle, Fahri Sümer, Mehmet Demir, Oktay Değirmenci ve daha onun gibi nice kıymetli eldivenleri ortaya çıkaran; Tekel'i Tekel, İstanbul'u boksta 1 numara yapan Nezih Noyan çıkıyor sahneye. Nezih'in yanında kimler yok ki? Başta, Dünya ve Olimpiyat Şampiyonları'nı deviren Cemal Öner olmak üzere. Türk boksunun tüm ünlü emektarları. Bu arada sevgili dostum Kemal Sonunur ve Taşkın Konuralp'e de adaylık için camiadan baskı yapıldığını duyuyorum. Neresinden bakarsanız bakın, bu Türk boksu için güzel bir başlangıç. Büyük maçların büyük adamları Bu satırları yazılırken G.Birliği'nin 4. turdaki rakibi henüz belli değildi. Zaten, UEFA Kupası'nda ezilmeden rahat bir oyunla buraya kadar gelmiş bir takım için tur geçmenin anlamı ondan ötesine gidebilmektir. Gelecek turda, Beşiktaş ve G.Saray gibi tepetaklak gideceksen buraya kadar verilen emeklere, beslenen onca umuda yazık olmaz mı? Şimdi, G.Birliği Kulübü, hocası ve oyuncularının önünde tarihi bir kapı aralanmıştır. O kapıdan geçen herkes bir dünya markası olacaktır. Ancak, dünya markası olma yolunda rakibin kim olduğunun da pek önemi yoktur. Önemli olan sizin ne olmak istediğinizdir. Ersun Yanal ve oyuncuları için bu tarihi dönemde dikkat edilmesi gereken en önemli şey kibire düşmeden, ayaklar yerden kesilmeden, hedefe doğru yürüyecek büyük maçların büyük adamları olabilmektir. Özledik be Ahmet hoca! Ahmet Çakar, spor medyasının gözünü budaktan sakınmayan yürekli bir sesi. Bir maşa o yürekli sesi susturmak istedi. Fakat, başaramadı, başaramayacak da. Çünkü, o maşayı azmettirenlerin unuttukları bir şey var. O kurşunlar, Çakar'a sıkılmadı. Kurşunlar, tüm spor medyasını, basın hürriyetini hedef aldı. Artık ne Ahmet Çakar yalnız, ne de Türk medyası sessiz kalır. Çabuk iyileş be Ahmet hoca seni çok özledik! O yürekli tavrını çok özledik! Sağlam ama ruhsuz G.Antep'i Roma karşısında tanıyamadım. Tamam! Roma bir dünya markası ama G.Antep'in o ilk maçtaki "Sağlam", yürekten oyununa ne oldu? Roma'daki ruhsuz futbol nasıl izah edilebilir? İlk maçta kazanılan galibiyet Roma'nın birkaç yıldızının olmamasından kaynaklanan bir yalancı bahar mıydı? Yoksa rövanştaki o ruhsuz oyun, korkak bir kurgunun mu eseriydi? Ben çözemedim, çözebilen birisi varsa öne çıksın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.