Duygularım hep mantığımın önünde gider. Bu yüzden olsa gerek Şenol Güneş'e reva görülen sonu hâlâ içime sindirebilmiş değilim. Ama!.. Milli Takım söz konusu olunca mantığım hislerime galebe çalıyor. Ne de olsa sürekli hareket halinde olan dünya dikkatimizi ''değişim'' olgusunun üstüne çekiyor. Hedef, İLERİ!. DAİMA İLERİ!. Ersun Yanal artık taraflı tarafsız herkesin hocası. Bu hedefin en önemli parçası. Aksini düşünmek Milli Takım'a da Ersun hocaya da zarar verir. Hoş geldin Ersun hoca!.. *** Nacizane, Coşkun Özarı hocamdam başlayarak, Yılmaz Gökdel, Ziya Şengül, merhum Candan Tahran, Jupp Derwall, Sepp Piontek, Fatih Terim, Mustafa Denizli ve son olarak Şenol Güneş dönemlerinde Milli Takım'ın en yakın takipçisi durumundaki spor yazarlarından biri olarak edindiğim tecrübe kırıntılarını paylaşmak istedim. Soru; "Okyanusta yüzüyor olmak okyanusun şartlarını bildiğiniz anlamına gelir mi?" Siz cevabı düşünürken belirteyim; bu ülkede Milli Takım Teknik Direktörlüğü ateşten gömlektir. İnsan bu görevde kendini "7 kocalı Hürmüz"den farksız hisseder. Başkanı, yöneticisi, menajeri, idari görevlisi, eskisi, yenisi, medyası, taraftarı, kulüp antrenörleri, kulüp yöneticileri herkes ama herkes senin pişireceğin çorbaya bir tutam tuz eklemek ister. Eğer otorite zafiyeti gösterirsen ipin ucu kaçar ve bir daha da tutamazsın. O an, 4 yıllık anlaşma kağıt parçasından ibaret kalır. Kalıcı olmak için başarı temel kriterdir. Millet, başarı plânlamanı, kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerini bilmek ister. Mesela: Kısa vadeli hedef, 2006 Dünya Kupası finallerine ulaşmak mı?. Orta vadeli hedef; 2006'da çıtayı 2002 Dünya Kupası'ndaki üçüncülük derecesinin çok daha ötesine yükseltmek mi?. Uzun vadeli hedef; Brezilya gibi sürekli şampiyon olacak kadroları ortaya çıkaracak sistemi kurup, işletebilmek ve dünya futboluna yıldızlar sunabilmek mi? Bu millet, senin hayallerini ve hedeflerini senin ağzından duymak ister. Aslında senin görevin, var olan sistemi harekete geçirecek düğmeye dokunmaktan ibarettir. Ama millet bunu bildiği halde senden daha fazlasını ister. İşinde hükümet gibi güçlü olmanı bekler, Ersun hoca. Ülkenin, siyasi, sosyal ve kültürel tüm karar mekanizmalarını harekete geçirip, ülke futbolunu en üst seviyeye yükseltecek sinerjiyi göstermeni bekler, senden. Başarırsan bağrına basar ama başaramazsan... Bir şey daha... Şu an tablo pek de iç acıcı değil. Türk futbolunda sağlıklı bir sistemin varlığından söz etmek mümkün değil. Bugünkü yapı ne Piontek'in kurduğu ne Terim ne de Denizli'nin üstüne koyduğu ve ne de Şenol Güneş'in zirve yaptığı sistemdir. O başarılı sistem yerli yersiz müdahalelerle yalama olmuştur. Bu sistemsizlik sistemine "yap-boz" oyunlarıyla Gündüz Tekin Onay yeni bir şekil kazandırmak çabasındadır. İşte böyle bir ortamda görev üstleniyorsun Ersun hoca. İşin zor ama imkansız değil. Çünkü, elinin altında futbol kalitesi çok yüksek futbolcular topluluğu mevcuttur. *** Başarılı ya da başarısız olmak tamamen senin kabiliyetine kalmaktadır. Çünkü bu ülke futbola sevdalı. Başarıya aç... Yeter ki sen millete ışığı göster. Gerisi kolay. Millet ışığa koşmak için dünden hazır. Temennim ve beklentim senin bu zoru başarıp efsane olmandır. Allah yardımcın olsun.