Atina Olimpiyat Oyunları gelmese ne Şeref Eroğlu ne de Hamza Yerlikaya'yı hatırlayacağı yoktu bizim medyanın. Oyunlar başladı, güreş uzmanı, Şeref ve Hamza aşığı kesildi bütün medya. Ama aşk kısa sürdü. Şampiyonlar, kaybedince "Ne yaptın Hamza?", "Olmadı Şeref!" diye göndermeler başladı. Allah için, medyanın bu göndermelere hakkı var mı? Balık baştan kokar Elvan şokunun sebebi anlaşıldı. Suçlu, Adis Ababa'da yayınlanan Ethiopian Reporter gazetesiymiş. Gülmeyin! Beyler öyle diyor. Bu gazete, 28 Temmuz'da Henok Semaegzer imzasıyla kaleme aldığı yazıda demiş ki, "Elvan, Etiyopya'da doğdu ve yükseldi. Ama ülkesi için koşmuyor! Etiyopyalılar bundan rahatsız." Atletin ailesine tehditler yağmış ve Elvan moral olarak çökmüş. Yazı, 28 Temmuz'da yayınlanmış. Oyunlar ise 13 Ağustos'ta başladı. İki hafta geçmiş aradan, yöneticiler Elvan'a hiç sormamışlar mı, "Nasılsın, bir sorun var mı?" diye. Sormuşlarsa, ne yapmışlar? Sırf, "moral değerleri yükseltsin" diye Atina'ya götürülen mentor Turgay Biçer bir işe yaramamış mı? Efendim, bunlar masal. Gerçek şu, Elvan son iki yılda koştuğu tüm uzaklıklarda derecelerini hep iyileştirerek ilerledi: 1500 metre: 2002 - 4.11.00, 2003 - 4.07.25, 2004 - 3.58.28. 3000 metre: 2002 - 8.31.98 Türkiye Rekoru, 2003 - 8.42.29, 2004 - 8.35.83. 5000 metre: 2002 - 15.00.49, 2003 - 14.56, 2004 - 14.24.68 (dünya rekoru). İşler iyiyken, Elvan'ın içindeki fırtınalar kimsenin umurunda değildi. Ama, ne zaman testi kırıldı 5000'de madalya suya düştü, işte o zaman sorumlular mazeret derdine düştü. Etiyopyalılar'ın yazmadığı senaryoyu bizimkiler yazdı. Ama dünya küçük. Bizim İHA, Etiyopya'daki Türk iş adamı Tarık İşgüzar aracılığıyla Elvan'ın ailesine ulaştı ve gerçeği baba Abeylegesse'nin ağızından gözler önüne serdi: "Kızım sebebiyle bir tehdit almadım. Türkiye birincilik bekliyordu. Bu Elvan'ın üzerinde psikolojik baskı yaptı." Maradona'nın ürperten açıklamaları Diego Armando Maradona! Bir efsaneydi, başarı ve şöhreti doya doya yaşadı. Ama?.. Macera dolu hayat ona korkunç bir son hazırladı. Bunu idrak eden Maradona, Arjantin'in Canal 9 televizyonundan dünyaya ders niteliğinde çarpıcı mesajlar gönderdi. "Kırküç yaşındayım. Kimseyi öldürmedim. Huzur istiyorum." İki gözü iki çeşme devam etti: "Kendi yolumu kendim seçtim. Hayatımdaki en büyük yanlışım uyuşturucu!" Torbalamış, yorgun ve yaşlı gözlerle yalvarırcasına gençlere seslendi: "N'olur, uyuşturucuya bulaşmayın! Aksi takdirde, hayatınız zehir olur, ömrünüz boyunca savaşacağınız büyük bir düşman kazanırsınız." Ürkek, bitkin ve umut dilenircesine devam etti: "Çok yorgunum. Psikiyatri ve uyuşturucu tedavisi görüyorum. Klinikten çıktığımda kapıda onlarca basın mensubu karşılıyor. Arjantin'de rahat değilim, Küba'ya gitmek istiyorum. Orada böyle bir baskı yok. İzin istiyorum." İbretlik bir hayat ve ibret dolu bu sözler. Umarım, şöhret uğruna yolunu şaşırıp, evini - yuvasını dağıtan bizdeki şöhret düşkünlerine ibret olur. TRT de modaya uydu Nokta dergisine altın yıllarını yaşatan Arda Uskan'ın, Aziz Üstel'le yaptığı nefis bir röportaj okudum Vatan'da. Röportajdaki, 1980'li yılların lideri Kenan Evren Paşa'nın hassasiyetini anlatan bölüm, yayıncılık adına her şeyi özetliyordu. "Cumhurbaşkanı resepsiyonuna davet edilmişim. Kenan Evren, 'Senden hiç memnun değilim' dedi. 'Neden efendim?' diye sordum. 'Sen benim karşıma geçiyorsun, bacak bacak üzerine atıp sigara içiyorsun, kahkahalar atıyorsun.' Şaşırdım. 'Efendim zatıalinizi ilk defa görüyorum. Ben sizin karşınızda ne zaman sigara içtim?' deyince de 'Televizyonda içiyorsun' cevabını verdi. 'Oraya çıkınca, Kenan Paşa o televizyonu seyrediyor diye düşüneceksin.' Ve nitekim..." Üstel'e yöneltilen uyarı, bir sansür değil elbette ama o günün TRT'sini anlatan en iyi örnek. Hele, TRT'nin şimdi modaya uyup dil, üslup, tarz ve tavır gibi hassasiyetleri rafa kaldırdığını düşünürsek, değişimin adını da koyarız. MIHLAMA Düştüğünüzde ayağa kalkmayı bilin. Çünkü ayağa kalkmaya çalışmayanlar hastalardır.