Aslında, bu yazının başlığı, "Neden kazanıyorlar, neden kaybediyoruz?" olmalıydı. Fakat önümde duran haber o kadar net ki; yoruma gerek yok... "Çin hükümeti, Pekin 2008 Olimpiyat Oyunları öncesi ve esnasında olaşabilecek muhtemel ulaşım sorunlarının önüne geçebilmek için 9 milyar dolar daha harcayacak." Yanlış okumadınız... 2008 Olimpiyatları için İstanbul ile yarışan ve İstanbul'u mağlup eden Pekin, sadece ulaşımdaki aksamaların önüne geçebilmek için 9 milyar dolar daha harcayacakmış! Pekinliler, bu harcamayı belediye bütçesinden mi yapacak? Hayır!.. Bizzat Çin Hükümeti'nin bütçesinden... Oysa, bildiğim kadarıyla bizde Olimpiyat Kanunu var Çin'de yok. Çin Hükümeti böyle bir parayı Pekin'e niye versin ki?. Olimpiyatlar sırasında ele güne rezil olmayalım diye mi? Hayır!.. O halde niçin? Oyunlar sırasında 1.5 milyon aracın daha trafiğe çıkacağı ihtimali karşısında Pekin'de yaşayan insanların ulaşım sorunu yaşamaması için... Peki, biz ne yapıyoruz? Elimizdeki Olimpiyat Kanunu'na rağmen, seçimden seçime olimpiyatları hatırlıyoruz... Ya, "İstanbul 2004'ü, 2008'i ve 2012'yi neden kaybettik?" diye dizimizi dövüyoruz. Ya da işin kolayına kaçıp, "Yine başaramadılar!" diye yüklenecek dişimize göre birilerini bulup, filmi yeniden başa sararak, "Nasıl olsa elimizdeki Olimpiyat Kanunu, oyunlar kazanılıncaya kadar geçerli; 2012 olmadıysa 2016, o da olmazsa 2020 var gibi" yeni umutlarla teselli buluyoruz. Bu kolaycılığa kaçtığımız sürece de "Bitti" dediğimiz Olimpiyat Stadı'nın bağlantı yollarını bile tamamlayamıyoruz... Oysa bu statta maç seyretmeye gitmenin ne kadar büyük işkence olduğunu İstanbullular da, orada maç seyretmeye gelen yabancılar da çok iyi biliyor!.. Özetle, lafla olimpiyat kazanılmıyor! >>> Sarma tadında Parma Yine o bildik kriz!.. Sanki 4 yıl öncesinin tekrarı. İtalya Birinci Ligi SeriA'nın köklü takımlarından Parma yine satışta. Hem de acilen açık artırma usulüyle haraç mezat satışta. "Var mı artıran!" Bize ne İtalyan takımının satışından, diye düşünenler olabilir, hemen ilgiyi kuralım. Parma, İtalyan gıda devi Parmalat şirketine ait. Bu şirket 2003'te krize girdi. Çareyi o gün, Parma'daki Adriano gibi yıldızları sudan ucuza satmakta bulmuştu. O günlerde 4 büyük kulübümüzü yönetenlere, "Uzağa gitmeyin. Parmalı yıldızlar sudan ucuza. Özellikle de Adriano... Elinizdekileri satıp, onu alın", diye yazıp söyledik. Ama anlatamadık... Bizimkiler ne zaman Adriano'yu İnter'de izledi, işte o zaman "eyvah" dediler ama iş işten geçmişti, bir kere. Kanaatim o ki, Parmalat, minimum 27 milyon 500 bin euroluk borç ödemesi için çareyi yine Parmalı yıldızları satmakta bulacak. Bir kere daha buradan ara transfer diye yanıp tutuşan yöneticilerimize sesleniyorum: Lütfen şu Parma'nın kadrosunu iyi inceleyin... Beğendiğiniz bir futbolcu olursa hemen kulübün yetkilisi Roberto Cappelli ile irtibata geçin... ..ve unutmayın ki, Parma'nın pazarlık edecek gücü yok... Yeter ki siz, beğendiğiniz oyuncuları Türkiye'ye gelmeye razı edin. >>> Topbaş tarih versin yeter Hakkını teslim edelim... Yıllar sonra İstanbul'da bir Büyükşehir Belediye Başkanı çıktı... Elini taşın altına koydu... Mecnun gibi... Dağları deliyor. İstanbulluları ulaşımda rahatlatabilmek için... Peki... İstanbul'da yaşayanlar olarak biz ne yapıyoruz? Her trafiğe çıkışımızda, her daralan yola girişimizde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş'a veryansın ediyoruz... "Koca şehirde kazmadık yer bırakmadın!. Trafiği alt üst ettin!.." diye.... İnsaf beyler! Nimete ulaşmak kolay mı, sabır, çaba ve yürekten mücadele istiyor! Fakat?.. Vatandaş sabrederken, bu çilenin ne kadar süreceğini bizzat Başkan Kadir Topbaş'ın ağzından duymak istiyor. Evet... Başkan, İstanbul trafiğinde çile ne zaman bitecek? Bir tarih verin yeter! >>> Duruşta bayraklaşmak Bir seçim fırtınası yaşanıyor futbolumuzda... ..ve bu fırtınada nice şahsiyetler görüyoruz, ya sabun köpüğü gibi eriyor, ya da topaç gibi fır fır dönüyor. Birlik, dirlik ve güven sembolü olması gereken Kulüpler Birliği bile çözülmüş, maalesef çok yamalı bohça gibi sallanıyor... Taban birlikleri ayrı bir cümbüş, akordu bozuk saz misali farklı tellerden çalıyor. Fakat!.. Bu kaygan ortamda bir adam var ki, karşıt - ilkeli duruşuyla adeta bayraklaşıyor. Hem de Başbakan Recep Tayip Erdoğan'a olan yakınlığına rağmen... AK Parti ile ilişkilendirilmesine rağmen... Hükümete rağmen, hükümetin karşısında ilk gün ne söyledi ise bugün de aynı şeyi seslendiren duruşu tekrarlıyor. Kim mi bu adam? Trabzonspor Başkanı Nuri Albayrak!.. Siz, tarafını beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz ama ben insana güven veren o ilkeli duruşundan dolayı Başkan Albayrak'ı ayakta alkışlıyorum. Futbolun böyle özü sözü bir şahsiyetlere ihtiyacı var!