hcicek@tg.com.tr Spor!... Ya da... Savaş! Artık ne farkı var!... İkisinde de büyük balık küçük balığı yutmuyor mu? İkisinde de, aynı slogan tekrarlanmıyor mu? "Ölmek var, dönmek yok!" Günlerdir, gözyaşlarımız sel oldu! Öfkeden, ellerimiz tir tir titriyor. Gözlerimize uyku girmiyor. Uykusuz geceler kâbus oldu. Bağdat yanıyor... Sadece Bağdat mı yanan?.. Yürekler... Bütün insanlık kavruluyor dehşet bombalarının altında... Sevgiye, aşka, mutluluğa uzanan o eller, ihtiras bombalarıyla paramparça! Körpecik, günahsız yavruların gözyaşları, bir elif nağmeleri gibi semaya yükseliyor... O bitmek bilmeyen çığlıklar! Hâlâ, vicdanları sızlatmıyor mu? Hayat (!) bu kadar ucuz mu? İnsanoğlu, bu kadar gaddar ve zalim mi? Kızgın küller, dehşetle duygularınızı kavurup öldürecek gibi geliyor üstümüze... Kum fırtınaları durduramıyor, zulmeti... Tanklar!... Mâsum insanların "üzerinden" daha böyle fütursuzca ne kadar geçip gidecek? Bu savaşın bitmesi için kaç pazar yerinde daha kaç günahsız insan ölecek? Adaletin bu mu, Bush? Bahar şenliği, kıyamet habercisi mi olacak? Bir yaz yağmuru gibi boşanıveren sebepsiz sevinçlerin coşturduğu yürekler bombaların dehşetiyle acı ve kederle mi hoplayacak? Maç, müsabaka ya da mücadele, ne için? Hem böyle bir ortamda nasıl çıkılır maça? Ağıtlar yakıp, barış için haykırmak varken, spor üstüne ahkâm mı kesilir? "Ölmek var dönmek yok!" Yeter!.. Bitsin artık bu macera!.. Bitsin artık bu VAHŞET!... Ey insanlık!... Duygunuzu, ruhunuzu ve aklınızı hâlâ kaybetmediyseniz... Bu katliamın bitmesi için bir ışık da siz tutun! Yoksa, siz de mi delirdiniz?