İki hafta önce, yine bu köşede, "Bir gaf ve gerçekler!" başlıklı makalemizde şöyle yazmıştık. "Kadıköy'de Daum sesleri yankılanmaya başladı, 'Fener'e geldi geliyor!' diye... F.Bahçe'yi yönetenlere sorarım, Werner Lorant'ın sözleşmesi kaç yıl, kaç ay, kaç hafta? Ayrıca, F.Bahçe değirmeni teknik adam öğütme alışkanlığına Lorant'ı da katarsa, Aziz başkana "Sen terminatör müsün?" diye, sormazlar mı! Otto Bariç, Cemşir, Löw, Zeman, Turan Sofuoğlu, Mustafa Denizli ve Lorant... Anladık, bunların hepsi suçlu. Pekii, bu teknik adamları göreve getirenler sütten çıkmış kaşık mı?" ... Keşke yanılsaydım!.. Keşke F.Bahçe, o gün ya da bugün bize, bu satırların yerine daha umut veren gerçekleri yazdırabilseydi. Hayır, yazdıramadı, yazdıramazdı, yazdıramaz da. Neden? Nedeni basit... Mevlâna diyor ki... "Her olayı hayır bil, Her geceyi kadir bil, Her geleni hızır bil." Pekii, F.Bahçe camiası ne yapıyor? Yangına körükle gidiyor. Moral vereceği yerde, moral bozuyor. Destek yerine köstek oluyor.. G.Saray gibi modern bir kulüp, güçlü bir takım olmak yerine, günü kurtarmak uğruna, kaosu, krizi ve en zayıf halkayı konuşarak zaman, para ve kupalar kaybediyor. Böyle bir günde tartışılan şeylere bakın... Dün, "Ortega"yı bugün "Jonhson'u niye oynatmadın Lorant?" Ya da "Oğuz Çetin niye sessiz kalıyor. Elini taşın altına niçin sokmuyor?" Efendiler, "Ortega oynadı da ne oldu?" Sessiz olmamak için Oğuz'un, Lorant'a kafa mı atması gerekirdi? Bunlar birer ayrıntı. Asıl sorun, F.Bahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nden elenmesine neden olanlar. Bu işte, Lorant'ın, Oğuz'un kaleci antrenörü Nurettin Yıldız'ın kusuru ne kadar ise sarı-lacivertli formayı giyen ve giyemeyen futbolcuların da kusuru o kadar. F.Bahçe'ye hendek değil hedef atlatması gereken ayaklar; Revivo, Yusuf, Oktay, Rapaiç neden dökülüyor? Başarılı F.Bahçe ortada yok. Ama F.Bahçe adına kendini kulübün sahibi sayan sözde kahramanlar cirit atıyor. Boy aynasına bakıp, "Bu işte benim kusurum nedir?" diye soracaklarına yargıç rolüne soyunup, "Suçlu ayağa kalk!" diye haykırıyor, hesap soruyorlar. Hayır, adalet de insanlık da bu değil. İlginçtir, başkan Aziz Yıldırım da bu insanlardan rahatsız. Feyenoord maçı gecesi televizyonlardan nutuk atarcasına F.Bahçeliler'i "İçimizde örümcek kafalılar var! Bunlar, F.Bahçe'nin büyümesini istemiyorlar" diye kamuya şikayet ediyor. Ama o Yıldırım'a kimse çıkıp da demiyor ki, "Sen icranın başısın... Madem, problemi teşhiş ettin, bu kadar yıldır neden neşteri vurmadın? Şikayete hakkın var mı?" diye soramıyor. Neden? F.Bahçe adına fikir üretenler, "Böyle bir günde kulübün en çok ihtiyaç duyduğu şey nedir?" diye soracağına "Lorant gitsin mi, kalsın mı?" gibi sığ görüşleri tartışıyor. Lorant giderse çözelecek mi problem? Sonra koca F.Bahçe, bir kaç isimden mi ibaret? Nerede "takım" olgusu? Nerede, "sistem?" ..Ve nerede kupalar? Eyy, Aziz başkan!.. Söylemi başka, eylemi başka olanların şikayet hakları olabilir mi? Diyelim ki oldu, bu kişilerin rüyalarını gerçekleştirecek sihirbazı bulmaları mümkün mü? Bu kafalarla, Şampiyonlar Ligi gibi UEFA da hayâl olur. Benden yazması...