Gösterinin sonu mu bilemem! Ama bildiğim bir şey var o da koca sezon susan Hooijdonk'un köprüleri attıktan sonraki çıkışıyla gönüllerinde taht kurduğu F.Bahçeliler'i ne kadar sarsıp yaraladığı. Bu çıkış, F.Bahçe formasını atan Tomas'ın G.Saray'a gitmesine benzer bir transfer sinyali mi onu da bilemem. Ama bildiğim bir şey var o da Hooijdonk'un kaybettiği, Daum'un kazandığı. Neden? Bir teknik adam düşünün. Bizzat bu satırların yazarına, ''Pierre örnek bir profesyonel... Onu F.Bahçe kaptanı yapmak istedim. Ama 'Bu takımın kaptanı var' diyerek kabul etmedi. 10 numaralı formayı vermek istedim, 'O forma Tuncay'a çok yakışıyor', diyerek reddetti. Böyle bir futbolcuya sahip olduğum için çok şanslıyım'' demiş olsun. Sonra... Aynı teknik adam böylesine övdüğü futbolcusunu kirli bir mendil gibi kenara atsın. Bunun anlamı ne olabilir? Bu soru ve tezat; Hooijdonk yedeğe alındığı günlerde kafamı çok kurcaladı. Bu yöndeki sorularımızı "kol kırılır yen içinde" diye cevapsız bırakan Daum'u kınamıştım. Ama bugün görüyorum ki Alman teknik adam Pierre'in insani kalitesini bizden önce Şampiyonlar Ligi maçları sırasında çözmüş, Hatırlayın o günleri; rotasını "dünya takımı" olarak tesbit eden F.Bahçe'de can kurtaran rolüne soyunan Hooijdonk'un Şampiyonlar Ligi maçlarında beklenen performansı gösteremeyince neler dediğini? Evet Hollandalı, "Orta sahadan top çıkmıyor ki? Yanlış oynatılıyoruz?" diye hem takım arkadaşlarını hem de hocasını suçlayarak tribünlerde masum, kahraman şovalye rolüne soyunmamış mıydı? Pardon... Sevgili Daum... Seni yanlış anladığımız için gerçekten pardon! G.Saray doğru yolda Beklentiler yüksek!.. Sarı-kırmızılılar Özhan Canaydın yönetiminden bomba gibi bir G.Saray yapmasını istiyor. Ama hayır, Özhan başkan yıldız avı yerine G.Saray'da yıldızlaşacak yetenekleri renklerine katıyor. Bu şekilde hem geleceğin G.Saray'ını yapılandırıyor hem de ağır borç yükü altındaki sarı-kırmızılı kulübü UEFA Kriterleri'ne uygun hale getirmeye çalışıyor. Bu yüzden Fahri, Altan ve Ragıp gibi yeteneklerin transferini son derece doğru buluyorum. Ama Arif ve Hakan Ünsal'a da haksızlık yapıldığına inanıyorum. G:Saraylılık erdemi bu olmamalı? Havuz problemleri! Matematiği ne kadar seversiniz bilemiyorum. Ama havuz problemlerinin, ilk defa karşılaşanlar için ne menem şey olduğunu iyi biliyorum. Havuz işi gerçekten zor; kaç musluk olacak? Hangi musluğu ne kadar açacaksınız? Bunun hesabı ayrı, o havuzu dolduracak suyu bulmak ayrı zorluk. Diyelim ki; suyu buldunuz, muslukları ayarladınız, ''şuna şu kadar'', ''buna bu kadar'' diye irade gösterip taksimatı da yaptınız. Ama hesapta olmayan bir şey çıktı. Mesela çatlak oldu; su bulandı ve seviye düştü ne yapacaksınız? Üzülmeyin... İlk defa çaresizliğe düşen siz değilsiniz? Geçmiş, havuz problemleri yüzünden başarısız olan insanlarla doludur. Hele futbolda kaç federasyon başkanı havuz yüzünden kaçarcasına bırakıp gitti o koltuğu...Bu işin zorluğunu eski başkan Abdullah Kiğılı'ya sorun. Hatta Özkan Olcay'a... O da mı kesmedi, dünya futbolunun patron katında oturan Şenes Erzik beye sorun...Size bunun ne kadar çetrefil bir iş olduğunu anlatacaktır. Ama yine moralinizi bozmayın... Çünkü hayat çözümlerle doludur. Laf aramızda havuz problemlerini en iyi çözen başkan da Haluk Ulusoy'dan başkası değildir. O, ''Gerekirse, yabancı TV'lere bu hakkı pazarlarız'' diyerek hem havuzun su seviyesini yükseltmiştir hem de ''Nerede benim marka hakkım?'' diyenlere, ''Hakkına razı ol, seni marka yapanları yok sayma'' diyerek dağılımı bir sisteme oturtmuştur. Bunları da milletin gözü önünde TV'lerden naklen yayınlanan ihalelerle başarmıştır. Hiç değilse Levent Bıçakçı yönetiminin önünde böyle bir örnek vardır. Ayrıca 29. madde de bu hakkı Futbol Federasyonu'na zaten vermiştir. Peki bütün bunları Levent başkan bilmiyor mu, biliyor elbet. Ama istiyor ki, herkes eteğindeki taşları döksün...Sonra mevcut sisteme bir de performans kriteri ekleyip ve başarıyı ödüllendirerek, Türk futbolunun uluslararası mücadele seviyesini yükseltmeye çalışıyor... Olay bundan ibarettir. Bu Yasin başka Yasin Herkes onu Sergen'e benzetirdi. Ama o yetenekleri benze de farklı biriydi. Sansasyonel bir hayatı yoktu. Onun için her şey futbol çizgileri içinde başlar ve biterdi. Geçen sezon Diyarbakırspor'a kiralandı. İyi de oynadı... Çok tecrübe edinmiş olarak Beşiktaş'a geri döndü. Şimdi, "Çok değiştim. Futbolumun üstene çok şey koydum. Beşiktaşlı olmanın önemini daha iyi kavradım" diyor ve Rıza Çalımbay'dan forma istiyor. Mıhlama "İnsanlara en adil şekilde dağıtılan nimet akıldır. Çünkü kimse aklından şikayetçi değildir." (Montaigne)