Dünya Kupası'nda 3. olan Türk futbolu, Süper Lig'de Trabzonspor-F.Bahçe maçıyla 45. kez perde aralıyor. Toprak zeminden çime, derme çatma sahalardan, Avrupai stadlara kavuşan futbol sahnesinde, dünden bugüne ne oyunlar oynandı, ne oyuncular ne maçlarda rol aldı. Tadı damaklarda kalan nostalji zenginliğine rağmen yine de "taze başlangıç" keyfi bir başkadır, hep. İçinde, rüyalar, düşler, insanı hayata bağlayan büyük umutlar vardır. Herşey, "Daha güzel, daha dostane ve daha başarılı bir futbol" için. Perde bu düşlerle aralanıyor. Ancak, eski çamlar bardak oldu... Ekonomik kriz ve FIFA'nın uygulayacağı "lisans" kriterleri, kulüplerimizi kendi kendine çeki düzen vermeye mecbur hale getirdi. Artık, oluk oluk akan paralar yok. Yeni lig, yeni umutlarla birlikte, yeni sorumluluklar getiriyor. "Ben verdim, istediğimi alırım-satarım" diyen yöneticilere yer yok. G.Saray'ı 80 milyon dolar borçla devralan başkan Özhan Canaydın'ın tarihi rekabet uğruna bir hovardalık yapma lüksü olmadığı için "kaliteli yabancı" tanıtımırı yeniden yapıyor. ... F.Bahçe'nin Ortega lüksü dışında, transfer sezonununda zaten çok çarpıcı bir gelişme de yok. Herkes ayağını yorganına göre uzatarak geçiriyor, günlerini... Tercih edilen oyuncu profilleri değişti, artık. Şimdi revaçta olanlar; isim değil-cisim... İşte İnter'le gemileri yakan Ronaldo, İspanyol kulübü R.Madrid ile süren kısa flörtten sonra, 100 milyon Euro'yu İtalya'ya getiremeyince, süt dökmüş kedi gibi, tükürdüklerini yakalayarak, İnter'de kala kaldı. Artık, hem yurtta hem dünyada kulüpler; "Başarıya aç... Kendini ispatlamak isteyen, isimsiz, iddialı gençler"in peşinde. Eskiye rağbet yok... İşte Hakan Şükür'ün durumu, bu yazdıklarımızı anlatan en güzel örnek. Şimdi, devir gençlerin devri... Genç yetenekler, profesyonellik olgusu içinde düşünür ve yaşarlarsa, Süper Lig'e damgalarını vurabilecekleri gibi, 2004 Avrupa Şampiyonası'na hazırlanan Milli Takımımız'ın geniş kadrosu içine rahatlıkla girebilirler. Bu lige böyle yaklaşmalılar. Geçelim... "Hakan, İtalya'da başarılı mı, değil mi?" Diyelim ki, başarısız, "Türkiye'ye dönmeli mi, dönmemeli mi?" Diyelim ki, dönmeye karar verdi, "G.Saray almalı mı, almamalı mı?" Diyelim ki, "G.Saray istedi, Fatih Terim onunla çalışır mı, çalışmaz mı?" Bu ve benzer sorular, Hakan'ı suyu sıkılmış limona çevirdi. Oysa, futboldan anlayanlar. Hakan'ı bilenler, onu tartışmak bile istemiyor. Mesela, Parma Meneceri Arigo Saggi... Sakat olduğu için oynatılmayan Hakan'ın 1 yıl daha Parma'da kalması için ısrar ediyor. Mesela, "Hakan Şükür'süz bir onbir düşünemiyorum!" diyen Şenol Güneş, "Parma onu kazanmak istiyorsa, benim gibi sürekli oynatmalı!" diye İtalyan meslektaşına yol gönderiyor. Mesela, Mustafa Denizli, "Hakan'ı sadece bir golcü gibi düşünmek hata olur" sözleriyle bu yıldızın farklı özelliklerine dikkat çekiyor. Mesela, arşivler... Hakan'ın erişilmez kariyerini görmek istemeyenlere "ideal" ölçüler veriyor: "3 defa gol kralı, 194 golün sahibi, Şampiyonlar Ligi ve UEFA kupalarında en çok golü atan (29) Türk. Akdeniz Oyunları'nda iki defa final ve bir defa şampiyon olan Türk Ümit Milli Takımı'nın yıldızı. A Milli Takım'ın 81 maçında 38 gol, iki Avrupa Şampiyonası ve bir de Dünya Kupası finali." Ama bütün bunlara rağmen Hakan gibi bir krala eskisi gibi kuçak açan yok! Yazık!.. Gençlere inanıyorum... Her şeye rağmen; iyimserim, siz de iyimser misiniz? İyimserseniz, bir soru soracağım; Hakan Şükür'ü silip atmak isteyenler, onun yerine kimi koyabileceklerini hiç düşündüler mi? Parma, beni fazla ilgilendirmiyor ama Milli Takım ve Hakan Şükür'ün renk katacağı Süper Lig beni çok düşündürüyor. Bu ülkeye, büyük gururlar yaşatan Hakan'a bu ülke sahip çıkmalı... Hakan da bazı fedakarlıklar yapmalı... Para her şey değildir. Unutulmamalı ki; eski dost düşman olmayacağı gibi, futbolda da kin olmaz! Öyle değil mi, dostlar?