Saray'da dönen entrikalar!

A -
A +

İki adam; Ünal Aysal ve Fatih Terim... "Üçüncüsünü say" deseniz elbet onu da sayarım. Ama? Bu ikisinin yeri çok başka, şu anki G.Saray'da. Biri, bütün değerleri alt üst olmuş kulübü toparlama çabasında. Diğeri Frank Rijkaard'ın yerle bir ettiği takımı ayağa kaldırma amacında. Biri, problemleri, diplomatça çözme peşinde. Diğeri "Ben G.Saray'ım. Gençliğim, orta yaşlılığım ve ihtiyarlığım, bütün hayatımı bu kulübe feda ettim. Sevdama toz kondurulmasına izin vermem" tavizsizliği ile kendine özgü yöntemi seçmiş. İki farklı yöntem, iki farklı insan. Normal! Ayrıca Fatih Terim ile birlikte o kadar çok şey değişti ki, G.Saray'da... Mesela; o "kayboldu" denilen "G.Saray ruhu", yeniden ortaya çıktı. Futbol kişiliği örselenmiş; Servet, Sabri, Baros ve Arda gibi küstürülmüş yıldızlar, gerçek kimliklerine bürünüp öne çıktılar. Eski-yeni kaynaşması harika... Melo, Ujfalusi takıma uyum sağlandı, takım gibi takım oldu G.Saray. Bunu, İnter karşısında, Liverpool önünde gördük. Oynanan futbol ve oyuncuların o arzulu mücadelesinden herkes büyük keyif aldı. Ancak? Hoca'nın o Liverpool maçı sonrası bazı yöneticileri hedef alan çıkışına mana vermek zor. Tepkisinde yüzde bir milyon kere haklı olabilir. O ayrı. Ama?.. Günlerdir düşünüyorum, "Güllük-gülistanlık" gösterilen "G.Saray'da ilişkiler bu denli vahim mi?" Değilse bu gürültü niye? Vahimse; o "G.Saray'da kol kırılır yen içinde" prensibine ne oldu da, her şey kirli çamaşır gibi ortaya döküldü? Hâlâ anlayabilmiş değilim, Saray'da dönen entrikaları. Merak da etmiyorum; sadece "O çok sesliliğin getirdiği farklılığı bir armağan olarak görüp dengeli uyumu yaşamak varken, o çeşitliliği gerilim içinde tutmanın kime ne faydası olabilir?" diye kendi kendime sormadan edemiyorum. MIHLAMA Çatışma! İçinizdeki çatışmalarla baş etmenin iki yolu vardır. Birincisi görmezden gelmek. İkincisi problemi varlığımızın bir parçası sayıp, gerçeği öğrenmek ve kendi içinde doğal çözümü aramak. Sportif af!.. Şükür, bir Ramazan'a daha kavuştuk, milletçe! Lakin, derin bir sıkıntı var futbolumuzda... Şike depreminde sarsıntılar ve belirsizlik hâlâ sürüyor. Herkesin merak ettiği şu; "Ne olacak bu işin sonu?" İşin tuhaf tarafı, herkeste bir endişe, kimsenin ağzını bıçak açmıyor!.. Kimse kimsenin telefonuna çıkıp da gönül rahatlığı ile hal hatır soramıyor, endişe aynı; "Ya, teknik takibe takılırsam." -Kendinden emin değil misin? "Kendimden eminim de, ya karşımdaki...!" Tam bir paranoya hali! Durum, vahim... Zararı, spor ve spor medyası çekiyor. Düşünün: kimse telefonunu açmazsa, ne anlatacağız sporseverlere? Bu millet avcı hikayesi mi okuyacak? "Ramazan" adı üstünde "yanma" ayıdır, ya soruşturma bir an önce bitmeli, ya da, temiz bir sayfa açmak adına "af" çıkmalı ki, futbolumuzun üstündeki kara bulutlar dağılsın! Sahi, bir defalık sportif affa kim ne der? Do you speak English? Röportajı izlerken tüylerim diken diken oldu. "Eyvah!" dedim; TRT'nin genç, çalışkan ve araştırmacı televizyoncusuna bu yapılmaz! Ertesi gün yorumları dinledim ama ne yorumlar: "Meramını anlatacak kadar bile lisan bilmez okyanus ötesi seyahate balıklama atlar." "Dünya Kupası kurası hikaye... Brezilya seyahati şahane!" "Şahin'in çiftliğinde bir kırkayak!" Beyler, insaf! İngilizce bilmemek ayıp değil. Evet, İbrahim Kırkayak bir kusur işledi. O da Türkiye'den kalkıp taa Rio'ya kadar gittikten sonra o İngilizce ile milletin karşısına çıkmasıydı! Ama gazeteciliğini gösterip sonunda kırık-dökük İngilizce ile habere ulaştı mı, ulaşmadı mı? O çeviriyi, koca TRT'de kurum içinde çevirecek, İngilizce bilen bir Allah'ın kulu yok muydu? Hayır, var hem de o kadar çok ki... Ama maksat başka, maksat, Kırkayak'ı bitirmek! Seyredenlere, "Bu da kim? Bu nasıl ingilizce? Böyleleri, TRT'de nasıl çalışıyor?" dedirtmek. "Pardon!.. Do you speak English?" diye dalgaya alarak, TRT'deki absürt yapılanmaya dikkat çekebilmek. Kim mi, bunlar? Çoktan soruşturmayı başlatmış olan TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin onları çok iyi biliyor. Ayrıca, asıl ayıp ve kusur, Hiddink'in anlattıklarını Türkçeye çevirmeyenlerde. Yazık! Alkışlar Akgül'e! Formula 1, büyük ekonomi... Büyük tanıtım ve özetle çok büyük organizasyon. Ama bir de duruş var. O duruşu gösteren Yunus Akgül'ü alkışlıyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.