Müthiş bir geceydi. Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi D Grubu'nda tur için avantaj sağlayacak bir galibiyet peşindeydi. Fransa şampiyonu Lyon'a karşı Fenerbahçe, Kadıköy'ü büyük bir oyuna hazırlamıştı. Sadece Kadıköy mü?.. Beşiktaş'tan, Taksim'den, Beyoğlu'ndan İstanbul ve Anadolu'nun dört bir yanından insanlar sel olup Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'na akmışlardı. Yer; sarı... Gök; lacivert! Beşiktaşlı'sı, G.Saraylı'sı, Trabzonlu'su özetle bütün Türkiye'nin, F.Bahçeli olduğu muhteşem bir gece!.. Fransız temsilcisi Lyon'a karşı tek vücut olan Türkiye'nin ''ZAFER'' diye haykırdığı bir gece. *** Kadıköy'deki oyunun adı ''Hamlet''ti. Christoph Daum ile ''gururla taşıyın'' diye sarı-lacivertli formayı emanet ettiği aslan yürekli Sarı Kanaryalar'ı soyunma odasında ant içer gibi ''Olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu'' diye haykırıyorlardı. Türkçe başlayan bu haykırışı Alex, Van Hooijdonk, Nobre, Fabiano ve Luciano, İngilizce devam ettirdiler: ''TO BE OR NOT TO BE...'' *** Ama hesaplar tutmadı, antlar yerine gelmedi. Alman teknik adam Daum günler önceden ''zafer"'in ''ayrıntılarda gizli'' olduğuna dikkat çekmiş ve ''Son ana kadar sabır ve mukavemet'' tavsiye etmişti. Halbuki, herkes ondan kumar oynamasını bekliyordu. Ama Daum o hatayı bir kere M.United önünde yapmış riskli oyunun bedelini Fenerbahçe hezimetle ödemişti. ''O bir daha olmaz'' diyen Alman teknik adam, Serhat'ı yedeğe alıp, Alex'i ilk onbire koydu ve Şampiyonlar Ligi'ndeki temsilcimiz F.Bahçe'yi bu sezon ilk defa 4-4-1-1 şeklinde sahaya sürdü. En önde Van Hooijdonk, gerisinde Alex!.. Daha gerideki 4'lü orta blokta Nobre ve 4'lü klasik savunma. Lyon ise, ilk yarı 4-3-2-1 düzenindeki dizilişiyle bir pramidi andırıyordu. Fenerbahçe, Lyon'un bu defansif kurgusuna rağmen oyuna beklenenin aksine alabildiğine kontrollü başladı. Sadece soldan Tuncay'ın taşıdığı toplarla golü hedefledi. Burada Tuncay için özel bir parağraf açalım. Gecenin yıldızıydı Tuncay. Attığı müthiş sprintler, topla hızlı çıkışları ve rakiplerini inanılmaz çalımlarla geçişi Lyon teknik heyetinin bile hayranlığını kazandı. Süper Lig'deki görüntünün aksine oyunu rakip alana yıkmak yerine geride kabul eden ve golü özellikle sol kanattan kaçıracağı Tuncay'ın hazırladığı pas yada rakip savunmadan dönen toplarda arayan F.Bahçe'nin sağı, solu kadar hareketli değildi. Serkan ve Deniz savunmada başarılı ama hücumda yetersiz kalıyorlardı. İkinci yarı Deniz'in yerine Mehmet Yozgatlı oyuna girse de yazgı değişmedi, Juninho'nun golü tüm planları bozdu. *** Fransız takımının orta sahasına Diarra'nın şefliğinde müthiş hareketli bir üçlü yerleştirmişti ki, bu solda müthiş top cambazı Juninho, sağda şutlarıyla korku salan Essesien. Bu üçlü F.Bahçe'nin süper starı Alex ve Van Hooijdonk'a boş alan bırakmadığı gibi ikinci yarı risk alan F.Bahçe'yi sürklase edecek bir oyun hazırladı. Bunda özellikle Ümit Özat'ın bulunduğu sağ kanadı maden bulmuş gibi işleyen Govuo kaleye paralel ortalarıyla Rüştü'nün koruduğu kalede çok tehlikeli oldu. Fransız takımı ikinci devre en öndeki Wiltord'un yanına Malouda, Govuo, Jninho, Cris ve Essein'i de katarak F.Bahçe'nin umutlarını tüketen ataklar yaptı. Juninho'nun golüyle 1-0 geriye düşen F.Bahçe'nin Cris'in kafasından yediği ikinci gol maalesef tüm umutları alıp götürdü. Nobre'nin teselli golü bile F.Bahçe'yi ayaklandırmadı. Yazık!